30 Temmuz 2012 Pazartesi

Sefaletin fotoğrafı, sosyal devlet ve Adana medyası..


Adana, Yüreğir’de çöpten ekmeğini çıkarmaya çalışan Yıldız kadını konuşuyor..
Soyadı bilinmiyor, henüz.!
Tek öğrendiğimiz 4 çocuklu oluşu, evinde yatalak bir de annesinin var olduğu.. Bu arada eski evi yanıp kül olmuş diyorlar.. Yıldız kadının ruhu nasıldır, acep.? Oradaki yangını merak ediyorum..
Haberi ortaya çıkaran Yeni Adana Gazetesi’nden Ömer Üney arkadaşımız.. Yoksulluğun fotoğraflarını önce facebookta paylaştı, sonra da gazetesinde.. İbretlik görüntüler Akdeniz Tv’de de yayına kondu.. Televizyonun sahibi Yüksel Evsen’le haberin perde arkasını konuşmak istedim.. Farklı ve ilginç fotoğraf ortaya koydu..
Şöyle diyor:
-         Yüreğir Belediyesi her gün 1600 aileye verildiğini iddia ettiği  iftar yemeğini ihaleye çıkarmış.. Peki belediye binasına 100 metre uzaklıktaki çöp konteynırından ekmeğini çıkarmaya çalışan Yıldız kadın ve çocuklarını nasıl izah edecekler..? İnsanlık ölmüş mü, sosyal devlet anlayışı nerede.? Ramazan ayının ehemmiyeti nerede kaldı.? Başbakan’ın bu konudaki hassasiyeti Yüreğir Belediyesi tarafından neden dikkate alınmaz.? Benim isyanım bunadır.. İftar yemeklerini cafcaflı reklam zihniyetiyle verenleri Allah korkusunu unutmamaya davet ediyorum.. Akdeniz Tv sadece ve sadece bu anlayışla habercilik yapmıştır..”
Bu noktada, Evsen’in “Twitter üzerinden bana hakaret etti” dediği Yüreğir Belediyesi Basın Sorumlusu Serdar Aydın’a da sormamak olmazdı..
İşte Aydın’ın yanıtı:
“ Söz konusu haberdeki, çöp bidonundan atık toplayan kadına ait Akdeniz Tv’deki program tanıtımı direkt beni hedef aldı.. Halbuki benim 27 Temmuz’da attığım tvitler, Hatay’daki milletvekili oğlunun polise hatalı tavrını eleştiriyordu.. Kendisiyle ilgisi dahi yoktu.. Kaldı ki Yıldız kadının yaşadığı sorunun muhatabı Yüreğir Belediyesi de değildir..”
Peki Serdar Aydın’ın o tviti hangi cümleleri içeriyordu:
- Haksızken; parmak sallamak, silahınızı doğrultmak, kartvizitini uzatmak, kameranı kullanmak hepsi cehaletin ve ruhen alçaklığın eseridir..”
Yüksel Evsen, bu cümlede yazılı kamera kelimesine dikkati çekip, “Hatay’daki olayda kamera mı kullanılmış.? Kastedilen bal gibi benim, Akdeniz Tv’dir.. Birilerini acıtsa da gerçekleri göstermek kimseyi gocundurmasın..”
Sosyal medya, son dönemde Adana’da şöyle bir soruna kaynaklık eder oldu.. Günümüzde twitter ya da facebook üzerinden herkes birbiriyle haberleşebiliyor.. Aynı zamanda hem haberleşme hem de habercilik noktasında da sosyal medya önemli işlev görüyor.. Bu yüzdendir, kamu kurumlarında, belediyelerde çalışan danışmanların sosyal medyadaki yazışmaları kurumlarını da bağlar hale geldi..
Hatırlıyorum da eskiden danışmanlar bu tür problemlerde ara bulur, gerginliği azaltmaya çabalardı.. Şimdi tam tersi yaşanıyor.. Sosyal medyanın cazibesi midir, olumsuzluğu mudur anlayamadım gitti..
En önemlisi..
Haber polemik konusu olmaktan uzaklaşıp amacına ulaşsın, Yıldız kadının kendisi ve çocukları mübarek Ramazan ayında sıcak aş görsün diye Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü İpek Kobaner’i aradım.. Bu yoksul aileyle ilgili herhangi bir girişimlerinin olup olmadığını sormaktı, maksadım.. Kobaner, “Telefonda bilgi vermem mümkün değil.. Makamıma buyurun sizi kabul edip sorularınıza yanıt veririm..” dedi..
Gazetecilik zamana karşı yarış demektir..
Bilgisayar başındaydım.. Gitmekle gitmemek arasında kalmışken, tam da o anda 5 Ocak Gazetesi’nden Zafer Geyik’in İpek Kobaner’e hitaben yazdığı sitem dolu şu tvitini (30 Temmuz Pazartesi saat 11.30) görünce vazgeçtim:
-         Sayın müdürüm kolay gelsin, çok yoğunsunuz herhalde.. Makam kapınızda tam 50 dakika bekledik görüşmediniz.. Daha da görüşmeyin zaten..”
İyi ki varsın yahu sosyal medya.. Bu şartlar altında tabii ki İpek hanımın ayağına gidilmezdi..
Sonuç..
Yeni Adana Gazetesi’nden Ömer Üney dün facebookta sefaletin ve kent utancının fotoğraflarını tekrar paylaştı.. 4 çocuk annesi Yıldız kadın dün (29 Temmuz Pazar) yine aynı konteynırın başındaydı..
Maalesef, Yıldız kadının soyadı bile yok;
Ama açlığı ve sefaleti bir gerçek..

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Sümer ve İzgioğlu'nun Suriye meselesine bakışı..

AK Parti hükümetinin ‘komşularla sıfır sorun’ politikası iflas etmiş olup tam tersine yüzde 100 soruna dönüşmüş durumda.. Bilhassa Suriye özelinde gelinen nokta başlı başına skandal.. Bir öngörüsüzlük ve istihbarat noksanlığı olarak değerlendirilse de, Kuzey Suriye’de oluşan tampon Kürt yapılanması Türkiye’nin Beşar Esad yönetimine karşı savaş tahriği olarak ta ele alınıyor..
Neresinden bakarsanız bakın iki ucu boklu değnek.!
Tabiatıyla Adana Suriye sorununda diğer illere oranla çok daha farklı bir öneme sahip.. İncirlik Üssü, Suriye’deki muhaliflere silah ve iletişim desteği merkezinin ilimizde oluşturulmuş olması gerçekleri önümüzde duruyor.. Bu bağlamda Adana’daki siyasi parti temsilcileri ne yapar, ne eder, ne düşünür; onu irdelemek istedim..
AK Parti İl Başkanı Ziyaettin Yağcı’yı bilerek aramadım; çünkü hükümet olmuş bir partinin dış politikasını il başkanına yorumlatmak abes kaçardı..
CHP ve Orhan Sümer..
Cumhuriyet Halk Partisi Adana İl Başkanı Orhan Sümer, Suriye meselesinde genel başkanlarından farklı bir düşünceye sahip olamayacaklarını söyledi..
-         Bir hayli sıkıntılı ve riskli günler yaşadığımız ortada.. Umuyorum Türkiye bu süreçte yeniden ciddi hatalar yapmaz. Kendi ülkemizde, kendi komşularımızla barış içinde, huzur içinde yaşamak isteriz.. Ama sayın Kılıçdaroğlu’nun da vurguladığı gibi geldiğimiz süreç, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin çok daha zor sorunlarla karşı karşıya kalacağını bize gösteriyor..”
Bu arada Cumhuriyet Halk Partisi’nin sadece Suriye’den Sorumlu milletvekilleri de yok değil.. Onlar her fırsatta Suriye ve Beşar Esad üzerine okkalı konuşmalar yapıp kamuoyunu bilgilendiriyor.. Ancak.. Ben bunun Türkiye’nin çıkarlarını korumaya yönelik olmadığını, ya da en azından savaş aleyhtarlığından kaynaklanmadığını biliyorum.. Suriye’den Sorumlu CHP milletvekillerinin temel kaygısı ne yazık ki etnisiteye ve mezhebe odaklıdır..
MHP ve Mustafa İzgioğlu..
MHP İl Başkanı Mustafa İzgioğlu, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin Kuzey Suriye’deki tehlikeli yapılanmaya meclisteki konuşmalarında defalarca işaret ettiğini anlattı..
-         Bir muhalefet partisi olarak bu konularda yapılması gereken bütün uyarıları yapmışız.. Ancak AKP hükümeti, kendi bildiğini okumuş ve duvara toslamıştır.. Bu yıkıcı politikalar, yüklenilmiş bir misyonun gereği midir diye sormak da lazım gelebilir.. MHP’nin icra imkanı yok.. Şayet böyle bir yetkimiz olsaydı, hele hele tek başına iktidar gücümüz olsaydı, bu yaşanılan hadiselerin hiç biri olmayacaktı.. Terör kökten bitmiş olacaktı, ne Kuzey Irak’ta ne de Suriye’de bu tablolar ortaya çıkacaktı.. Dahası BOP diye bir projenin uygulanma şansı dahi kalmayacaktı.. Dolayısıyla içeride terörü bitirmiş, enerjisini toplamış, kaynaklarını daha etkin kullanan bir büyük Türkiye inşa edilebilecekti.. İşte o zaman biz, sınır komşularımız başta olmak üzere kendi soydaşlarımızla, dindaşlarımızla, akrabalarımızla, aynı iklimdeki insanlarımızla daha fazla ilgilenebilecek, var olan sorunlarımızı birlikte çözme imkanına sahip olabilecektik.. Bu şans kaçırılmıştır, ama tekrar elde edilebilir mi; milletimizin takdiridir..”
MHP Adana İl Başkanı Mustafa İzgioğlu’nun 30 Temmuz Pazartesi günü konuyla ilgili geniş kapsamlı bir basın toplantısı düzenleyeceğini de belirtelim..
Kişisel görüşüm..
AK Parti bir ekonomik çöküntünün sonucunda iktidara gelmişti.. Benzer bir ağır ekonomik kriz yaşanmadığı sürece, siyasal gidişatın AK Parti lehine olacağını düşünüyordum.. Ama Irak ve Suriye’de yaşananlar, halkın üniter yapıya dair endişe ve korkuları, daha da kötüsü bunun gerçekleşmeye yüz tutar olması seçimde AK Parti aleyhine ciddi bir sonuç doğurabilir..
Sizce.?

27 Temmuz 2012 Cuma

Adana Demirspor yokuş aşağı mı?


Demirspor kongresi öncesinde, Mehmet Gökoğlu henüz başkanken “Dikkat Bank Asya Ligi şakaya gelmez” uyarısında bulunarak kulübün maddi açıdan içinde bulunduğu karamsar tabloya ve transferdeki ehemmiyete dikkat çekmek istemiştim.. Umarım yanılırım ama galiba o günlerin eşiğindeyiz..
Şu tartışılmaz bir gerçek..
Kim ne derse desin Adana Demirspor’un perde arkası başkanı hala Mehmet Gökoğlu olarak kabul ediliyor.!
Camia Önder Serin’e, Turgut Özal’ın Yıldırım Akbulut’u gözüyle bakıyor.. Dolayısıyla muhtemel bir başarı ya da başarısızlık halinde faturanın çıkacağı adres te Mehmet Gökoğlu olacak.. Takımı şampiyon yapan başkanın takım düşüren başkana dönüşmesi ihtimalinin hatalı transfer politikası ve yanlış teknik direktör tercihi yüzünden gittikçe arttığını belirtmek şart..
Son yılların geleneğinden maalesef vaz geçilmedi..
Transferler geleceğe dönük olmayıp, yılı (aslında günü) kurtarma çerçevesinde gerçekleştiriliyor.. Geçen yılın genç ve çekirdek kadrosu büyük ölçüde gözden çıkarılmış, nokta transferler yerine ha bire aynı mevkilere üstelik 30’unu geçmiş isimler transfer ediliyor.. Güvenç Kurtar’ın talepleri doğrultusunda Adana Demirspor yönetimi koşan ve dirençli değil kaplumbağa takım oluşturmaya soyunmuş.. Ergün Kara’nın 5 Ocak Gazetesi’nde kaleme aldığı bu konuya dair eleştirileri son derece yerindeydi.. Bu takıma bir de yükleme yapıldığı düşünülürse ayakta kalabilir mi, bence zor..
Örnek mi.?
Bir yılı geçkindir ayağına top değmemiş Hüseyin Şimşir, Özgür Öçal, Erman Özgür vs.. Allah’tan transferde adı geçenlerden Fatih Tekke’nin son anda Trabzon’a geri dönme (hem de jübile yapmak üzere) ihtimali belirdi de Adana Demirspor bir tekaütten kurtuldu..
Tabii bu arada teknik direktör meselesine de değinmek lazım..
Güvenç Kurtar deniziyle, kumuyla, güneşiyle Kıbrıs’ı pek seven bir hoca olarak bana anlatıldı.. Öyleyse durum vahimdir, zaten isabetsiz bir seçimdi.. Bir Adanalı olarak Ercan Albay’ın takımın başında kalmasını çok arzuladım.. Ama o kişilikli duruş sergileyip şampiyon yaptığı takıma veda etti.. Rüştünü, tecrübesini ispat etmiş bir teknik direktör olarak, Ercan Hoca’nın çekirdek kadroyu fazla bozmayıp nokta transferlere yönelerek çok az bir takviyeyle (dolayısıyla az maliyetle) başarıya koşacağına emindim..
Menajerler, iş bitiriciler ‘Demirspor Bayramı’ ediyordur.!
Bir başka faktör de taraftar baskısı.. Adana Demirspor kongresinde yaşanan bölünmenin tribünlere de yansıyacağı tartışılmaz.. Sosyal medyada ‘Yönetim sizinse tribünler bizimdir” sloganları atılıyor.. Muhtemel başarısızlıkta tribünlerin hedef seçeceği bu yönetimin de Gökoğlu’nun da halini düşünmek istemiyorum.. Kaldı ki birbiri ardına yapılan yanlışların bir getirisi olarak, kötü gidişatın muhalefete prim yaptıracağı da kesin.. Bunu arzulamıyorum, sadece bir gerçeğe işaret etmeye çalışıyorum..
Son söz..
Ülke de, siyasi partiler de, Adana da, belediyeler de, sivil toplum kuruluşları da, spor kulüpleri de “Ben yaptım oldu” ile yönetilmez.. Gün olur, garson masaya yüklüce faturayı getirir..
Dost acı söyler..

24 Temmuz 2012 Salı

Adana'da CHP'yi kadınlar sırtlıyor, erkekler kazanıyor

24 Temmuz hem Lozan Anlaşması’nın’ın yıldönümüne hem de Basın Bayramı’na denk geliyor.. Böyle bir günde Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nde dostlarla buluşmamazlık elbette olmazdı..
Cemiyetimizin misafirleri de vardı.. CHP Adana İl, İlçe başkanları ile kadın kolları, ÇGC Başkanı Cafer Esendemir ve yönetim kurulunu ziyaret ederek sansürün kaldırılışının ifadesi olan Basın Bayramı’nı kutladılar.. Orhan Sümer, Reşit Karakuş, Mehmet Çelebi, Musa Gökdemir ve Rukiye Çinkılıç çalışmaları hakkında bilgiler de verdi..
CHP şu sıralar sokakta çok aktif..
Bilhassa CHP’li kadınlar.!
Meclis tatile girdikten hemen sonra seçim bölgesine dönen CHP Adana milletvekili ve TBMM Milli Savunma Komisyonu üyesi Ali Demirçalı ayağının tozuyla sokağa inip partili kadınlarla birlikte Kozan’ın köy ve yaylalarına çıktı..
Öteki CHP’li vekiller neredeydi?
İl Başkanı Sümer “Gelmediler ama sayın milletvekillerimiz mazeret bildirdiler..” dedi.. Mazeretlerinin ne olduğunu da sormadan geçemezdim; Başkan Sümer cevap olarak Küçük Emrah gibi boynunu büktü..
Anlayan anladı..
Yani şu Ali Demirçalı’nın yaptığına da işgüzarlık denir..(!) Sarı sıcakta deniz, kum,güneş, hatta yatta buzlu viski yudumlamak varken tozlu yollar mı arşınlanır.?
Demirçalı, İl Başkanı Orhan Sümer, Kozan İlçe Başkanı Yusuf Karavelioğlu, İl Kadın Kolları Başkanı Av. Rukiye Cinkılıç ve partili yöneticilerle birlikte Kozan yaylalarına gitti..
Horzum, Akkaya, Göller senin Çulluuşağı, Akçalıuşağı benim.. 
CHP milletvekili  Demirçalı, İl Başkanı Sümer ve Kozan İlçe Başkanı Karavelioğlu ile İl Kadın Kolları Başkanı Cinkılıç bir sordu bin ah işitti.. Vatandaşlar işsizlik, yoksulluk ve yolsuzlukların yanı sıra tarım girdilerindeki artışlardan yakındı.. Yaylalarda yeterli su olmaması ve sık sık elektriklerin kesilmesinden de şikayetçi olan vatandaşlar, 2B diye adlandırılan orman yasasının kendilerini mağdur ettiğini de dile getirdi..
Kozan çıkarmasına katılan tek CHP’li milletvekili Ali Demirçalı, AKP iktidarında Adana’nın perişan edildiğini öne sürerek “Adana artık göç almıyor tersine nitelikli göç veriyor.. AKP Adana’yı cezalandırmayı sürdürüyor.. Ülkemiz ortaçağ karanlığına sürüklendi.. AKP iktidarında Türkiye komşularımızla sıfır sorun yerine ne hale getirdiği de Suriye örneğiyle ortada..” diye konuştu.
Yaylalarda “Bizi ampulden kurtarın” bağırtıları eksik olmadı.. CHP İl Başkanı Orhan Sümer de ilk genel seçimde CHP’nin tek başına iktidar olup Türkiye’yi aydınlığa çıkaracağının müjdesini verdi..
CHP’li kadınlar hakikaten takdire şayan.. Dağ taş özveriyle çalışıyorlar....
İl Kadın Kolları Başkanı Rukiye Cinkılıç CHP’yi iktidara kadınların taşıyacağı görüşünde ısrarcı.. CHP yönetimlerinde hem kadınların, hem de gençlerin aktif görev aldığını hatırlatan Çinkılıç kadınları siyasette aktif görev almaya davet etti.. Kadınlar devrede olur da Kozan yaylalarında kürtaj meselesi konuşulmaz mı.? Kadın Kolları Başkanı Av. Rukiye Cinkılıç, “Kadının halinden en iyi kadın anlar.. Son dönemde kürtaj çok konuşuldu, peki hiç kadınlara söz hakkı verildi mi?” diye sordu..
Kısaca, ‘Adana’da CHP’yi kadınlar sırtlıyor’ değerlendirmesi abartı sayılmamalı.. CHP’li kadınların emeğine saygıyı öteki milletvekillerinden de beklerim dersem, galiba çok şey istemiş olmam..
Peki ya il yönetimi kadınların hakkını teslim etti mi.?
Kurultay delegeliklerinde bir tek kadının olmaması şu tabloyla ne kadar da çelişen bir durum.. Kimse “Aday çıkmadı” bahanesinin arkasına sığınmasın.. En azında birkaç partili kadın kurultay delegesi olarak yazılmalıydı..
CHP’de kadının alın teri var; ama maalesef adı yok.!
Orhan Sümer kongre sürecinde bana göre tarihi bir fırsatı kaçırdı.. Tüm Adana’yı kucaklayan ve kotaları dikkate alan liste yapabilirdi.. Yapmadı, yapamadı.. Bunun doğal bir sonucu olarak Çukurova’da başlayan veziri yıkma hareketi aslında şaha (Orhan Sümer) dönüktür.. Umarım, kadınların büyütmeye çabaladığı CHP’de sular bir an önce durulur ve Adanalı alternatif partisine kavuşur..

22 Temmuz 2012 Pazar

MHP'nin Büyükşehir adaylığı üzerine analiz..

Milliyetçi Hareket Partisi 2009’da Adana’da Aytaç Durak’la Büyükşehir Belediyesi’ni kazandıktan sonra sular bir türlü durulmadı..
Göreve geldikten tam bir yıl sonra Durak açığa alındı, parti doğal olarak bu mücadeleye endekslendi.. Büyükşehir Belediyesi Başkanvekilliğine MHP’den seçilen Zihni Aldırmaz partisinden istifa etti.. Ardından Ahmet Erdoğan il başkanlığını bıraktı yerine Abdülkadir Üçkardeşler atandı.. Recai Yıldırım’ın seçim arefesinde başına gelen talihsizlik (tezgah) ayrı bir vakıa.. Son olarak ta Büyükşehir’i kazanan MHP, Üçkardeşler’in başkanlığında 12 Haziran seçimlerinde Adana’da ancak üçüncü parti olabildi..
Kan değişimi kaçınılmazdı..
MHP tabanı ekseriyetle partiyi Mustafa İzgioğlu’na emanet etti..
Siyaset takviminin de emrettiği gibi süreç tekrar yerel yönetim seçimleri yönünde işliyor.. Mustafa İzgioğlu ile yeniden hayat bulan Milliyetçi Hareket Partisi’nde bir yandan Aytaç Durak’ın göreve iadesiyle ilgili beklentiler devam ederken öte yandan yerel seçim tarihinin netleşmesi bekleniyor..
Bu iki realite aslında tek adrese çıkıyor..
BÜYÜKŞEHİR..
Aytaç Durak’ın tekrar adaylığı düşünmediği kendi tarafından da açıklanmıştı.. Olursa da MHP’den mi yoksa bir başka partiden mi o da belli değil.. Bununla birlikte önce Süleyman Demirel’e ardından da Devlet Bahçeli’yi ziyaret eden Durak’ın tavrının ne olacağını şimdiden kestirebilmek mümkün değil..
Ayrıca partisinden istifa etmekle birlikte adaylık için hala MHP’yi gözüne kestirmiş Zihni Aldırmaz var..
En ağırlıklı iki isimse;
Seyfettin Yılmaz ve Hüseyin Sözlü..
Adana kamuoyu her nedense Seyfettin Yılmaz’ı Ömer Çelik’le özdeşleştirdi.. Siyaset dünyası MHP milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın ancak Ömer Çelik aday olması halinde Büyükşehir’e aday olacağını, kendisini buna koşullandırdığına inanıyor..
Sormak lazımdı, ben de onu yaptım; Seyfettin Yılmaz’ı aradım..
-         Büyükşehir Belediye Başkan adaylığını düşünüyor musunuz, yoksa sadece “Çelik varsa ben de varım” mı diyorsunuz.?
-         Olur mu öyle şey.. Ben yıllarca siyasette ve bürokraside hizmet vermiş emek harcamış bir insanım.. Bana güvenenler, benden çok şey bekleyenler, hizmette neler yapacağımı görmeyi arzulayanlar var.. Onlarım beklentisini boşa çıkarmaya hakkım yok.. Ömer Bey meselesi ise bir an kendiliğinden gelişmiş sonra da kapanmış bir mevzudur.. Siyasette odak noktamı kesinlikle teşkil etmiyor..
-         O halde.!!
-         Anketler kimi gösterirse MHP Adana’yı kiminle kazanacaksa adayımız o olur.. Bu bensem elbette aday ben olurum.. Neden olmayayım ki.? Ama öncelikle seçimi kazanmamıza rağmen gasb edilmiş bir Büyükşehir Belediye Başkanlığımız var.. Demokrasiye zerre kadar inanıyorsa AK Parti hükümetinin Aytaç Durak’ı görevine iade etmesi gerekir.. Önceliğimiz budur..”
Bu konuşmadan çıkardığım anekdot, Seyfettin Yılmaz’ın Ömer Çelik’i tek rakip olarak algılamadığı.. Her şartlar altında adaylığı gözüne kestirmiş.. Tabii ki Hüseyin Sözlü’yle de konuştum.. MHP’li Ceyhan Belediye Başkanı  Sözlü de Büyükşehir’i şiddetle arzuluyor..
-         Başkan çok erken sayılabilir ama Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı siyasi hedefiniz midir.?
-         Bizim demokrasi kültürümüzde önce kazanılmış hakkın iadesine saygı vardır.. Aytaç Durak’a sandıkta kazandığı seçim masada kaybettirilmeye çalışıldı.. Önce göreve iadesini bekliyoruz.. Büyük kongremiz de var biliyorsunuz.. Sizin sorunuz daha sonraki mevzulardır..”
-         Ama o gün mutlaka bir gün gelecek..
-         Lafı uzatmanın bir manası yok Ali Bey.. Dümdüz adamım ben, adaylığı düşünüyorum.. Tabii ki istiyorum.. Milliyetçi Hareket Partisi’nden aday olmak benim için bir şereftir.. Kazanmaksa o şerefin taçlandırılmasıdır.. 3 dönemdir Ceyhan’a büyük hizmet verdim.. Aday olursam da Adana Büyükşehir’i kazanacağımı garanti ederim..”
Milliyetçi Hareket Partisi’nde an itibarıyla durum bu.. Partide, ilçelerin de oy kullanacak olmasıyla birlikte CHP’nin otomatikman devre dışı kalacağı, seçimin MHP ile AK Parti arasında geçeceği, bu bakımdan radikalleşmemiş CHP oylarının (ağırlıklı olarak ta Arap oyların) MHP’ye kayacağı öngörüsü hakim..
Adana için hayırlısı ne ise o olsun.!

20 Temmuz 2012 Cuma

Riga Boya, Mahmut Tuncel ve futbol..


Adana’nın kronikleşmiş hastalıklarından birisi de kurumlar arası çekişme, rekabet ve kavga.. Büyükşehir Belediyesi Çukurova Üniversitesi ile, bu üniversite Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ile, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları birbiriyle barışık değil vs.. Tabiatıyla bunun sancısını bütün Adana çekiyor.. Her cephesiyle barışık bir Adana’nın özlemindeyiz.. Zaman içerisinde bu olumsuzluğun düzeleceği umudunu da korumaya çalışıyoruz..
Böyle bir problemin maddi boyutuyla spor kulüplerine de yansıması kaçınılmaz.!
Bilhassa Demirspor’un içinde yönetim krizinden hangi şartlar altında kurtulduğunu, maddi sıkıntılarla boğuşmaya da devam ettiğini çok iyi hatırlıyoruz.. Kulübün ve yeni yönetimin transfer döneminde ne yapacağı merakla bekleniyordu..
Tam da bu sırada motivasyonu artırıcı bir gelişme yaşandı..
Adana ekonomisinin can damarlarından Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Coonex Riga Boya bölgemizdeki üç futbol kulübüne sponsorluk yaparak maddi katkıda bulundu.. Coonex Riga Boya Adanaspor, Demirspor ve Mersin İdman Yurdu’na bir yıllık forma reklamı verdi..
Çok mutlu oldum..
Ne Organize Sanayi’nin ne de bünyesinde faaliyet gösteren herhangi bir kurumun spor kulüplerine böylesi bir katkısını hatırlıyorum.. Üretim ve istihdam bağlamında elbette saygı duyuyorum ama kazancın kente sportif ve kültürel katkısı noktasında Organize Sanayi maalesef sınıfta kalıyor.. Gerekirse sayın Valimizin önderliğinde bu konu masaya yatırılıp bir kıvılcım çakılmalı diye düşünüyorum..
Riga’yı da yürekten kutluyorum..
Coonex Riga Boya Onursal Başkanı Mahmut Tuncel yaptığı açıklamada, “Adanaspor’un da Adana Demirspor’un da Mersin İdman Yurdu’nun da formasını alarak 3 takımın sponsorluğunu üstlendik.. Diğer işadamlarımızdan da rica ediyorum, lütfen Çukurova’ya sahip çıksınlar..” dedi..
Bu arada Mersin’in hikayesi oldukça ilginç..
Mersin İdman Yurdu İstanbul’dan gelen forma reklamı isteklerini hem de daha yüksek fiyat verilmesine karşın reddetmiş.. Bir Çukurova firmasını tercih etmiş.. Bu da güzel..
Nereden nereye.?
Konu futboldan açıldı, engellilere ve sigaraya kadar geliverdik..
Coonex Riga Boya nedir necidir diye sayfasına göz attım.. Onursal Başkan Mahmut Tuncel toplumsal sorumluluğunun gereğini yerine getirerek 5 engelliye iş olanağı yaratmış.. Aynı hassasiyetle 20 özürlü de Coonex Riga Boya’nın hediye ettiği tekerlekli sandalyeyi kullanıyor.. Firmanın ilginç bulduğum bir etkinliği de sigarayı bıraktırma kampanyasına destek veriyor olması.. Onursal Başkan Mahmut Tuncel, sigara içip de bırakan her personele birer ay ikramiye sözü vermiş..
Bilmiyorum, kaç çalışan hem sağlığına kavuştu hem de ikramiyeyi kaptı.!
Coonex Riga Boya’ya spora ve topluma katkılarından ötürü Adanalı bir gazeteci olarak teşekkür ediyor; işadamı ve sanayicilere örnek teşkil etmesini diliyorum..


18 Temmuz 2012 Çarşamba

Kibar Hoca'nın üniversitedeki yol haritası

Nihayet tanıştık..
Çukurova Üniversitesi’nin yeni rektörü Prof. Dr. Mustafa Kibar’la belki de son kez kullanmakta olduğu Acıbadem’deki makam odasında yüz yüze sohbet etme imkanı bulduk.. Sohbetten çıkardığım sonuç ve edindiğim izlenim, ipuçları yakalamaya çabalamaktan ziyade bana Ç. Ü’nün geleceği adına net ve parlak umutlar verdi..
Ayrıca sevilen Kibar insanla vedalaşmak için bekleşen Acıbadem personelinin hem gözlerindeki ışıltıya hem de suratlarındaki ayrılık hüznüne tanık oldum..
Ama konumuz Ç. Ü..
Devir teslim töreni olmaksızın işbaşına gelecek Kibar yönetim, ilk etapta ‘hasta üniversite’nin koma halinden kurtulmasına yönelik tedbirleri almak zorunda.. Çünkü  kan vücuttan hızla boşalmaya devam ediyor, bunun durdurulup taze ve temiz kanın enjektesine 9 Ağustos’tan itibaren başlanacak..
Doğal olarak önce tampon uygulaması.!
Acıbadem deneyiminden de biliyoruz ki, yeni Ç. Ü Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kibar yöneticilik konusunda tecrübeli bir isim.. Ancak geriye dönük 8 yıllık yıpranmışlık ve kokuşmuşluğun izlerini silmenin öyle pek kolay olmadığını da takdir edersiniz.. Zira Çukurova Üniversitesi neresinden tutarsanız orasından elinizde kalan  bir kurum.. Adaletsizlik ve haksızlıkların giderildiği, sorunları en aza indirgenmiş, kentle barışık ve saygınlığını tekrar kazanmış bir üniversite oluşturma noktasında Rektör Kibar’ın yolu uzun, işi çok zor..
Şurası kesin..
Yatalak üniversiteyi ayağa kaldırmak için öncelikle zamana ihtiyaç var.. Hiç kimse kapıda dikilip elinde sihirli değnekle gelecek bir rektör beklemesin.. Hem Adana hem de üniversite camiası geleceğe dair umutlarını korurken, sabretmesini de bilecek..
Zemin kaypak, zemin tehlikeli.!
Ç. Ü’deki bu oynak zemin üzerinde kısa zamanda sağlıklı bir üniversite inşası mümkün değil.. O nedenle sağlam bir zemin oluşturması bağlamında Prof. Dr. Kibar’a zaman tanınması şart.. Direnenler, Akınoğlu dukalığının sağladığı rantlarının ellerinden alınmasına tepki gösterenler çıkacak.. Bir zamanlar eski yönetimin etrafını saran köhneleşmiş kozalar yeni rant duvarları örmek için fırsat kollayacak..
Avantajımız şu..
Kibar Hoca 20 yıldır iç içe olduğu kurumu da barındırdığı insani unsurları da çok iyi tanıyor.. Yanı sıra rektörlük seçimleri esnasında 60’dan fazla toplantı yapıp sorunları bire bir dinledi.. Camianın önerdiği çözüm yollarını da tek tek not etti.. Kafasında bir Çukurova Üniversitesi gerçeğini zaten oluşturdu.. 
Acıbadem’deki makam odasında çayımızı yudumlarken gözlemlemeye çalıştığım Prof. Dr. Kibar, az konuşan ve sorunların çözümünü de tamamen kendi iradesiyle sergileyecek bir yönetici izlenimini verdi..
Buna katkı koyalım..
Düzgün bir rektör eliyle yönetilirken kente uzak ve soğuk duran bir üniversite de istemiyoruz.. Adana ve Adanalı ile sürekli çatışan, kendine erişilmez güç atfeden, medyaya süreki aleyhte malzeme veren ticarethaneye dönüşmüş bir bilim yuvasına hayır diyoruz..
Duvarlar  yıkılsın.!
Elbette Çukurova Üniversitesi işlevi itibarıyla ayrıcalıklı olmalı saygınlığını korumalı.. Ama bunu yaparken de kentin bir parçası olduğunu göz ardı etmemeli..
Olmaz mı, olur.!
Yapacağımız tek şey, kin ve intikam duygularıyla hareket etmeyip, eski ve yeniyiçatıştırmadan eskinin üzerine sünger çekmek suretiyle yepyeni bir geleceğe yelken açmaya olanak tanımaktır..
Ç. Ü hastasının ilacı; biraz sabır.!

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Yağcı "AK Partili üç başkandan da özür diledim"

AK Parti İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı, gerek Genel Başkan Yardımcısı ve Adana milletvekili Ömer Çelik ile diyalogunu sorgulayan gerek yönetiminde görev alan Mustafa Özcan ve Mehmet Aslanbaba ile ilgili eleştirileri kaleme yazımdan sonra beni aradı..
Fırsat bu fırsat sorularımı salvoladım..
Yağcı, hem AK Partiler’in hem de Adana kamuoyunun merak ettiği soruları yanıtladı, gerektiğinde kendisi eklemelerde bulunup meselelere ayrıntı kazandırdı.. Bu konuşmayı bire bir telefon görüşmesi olarak röportaj tekniğiyle aktardığımda kafalardaki soruların daha kolay yanıt bulacağına inanıyorum..
-         Sayın başkan Ömer Çelik’le aranızda bir soğukluk, kopukluk olduğu konuşuluyor.. İl başkanlığınıza sıcak bakmadığı iddiası doğru mudur, doğruysa kaynağı nedir.?
-         Kendisiyle ilk kez AK Parti kurulurken tanışmıştım.. Biliyorsunuz ben kurucu üyeyim.. Adanalı bir genç olduğunu söyleyip bizi bir araya getirdiler.. Daha önce tanımıyordum.. Kendisi Tayyip Bey’e yakın duran bir isimdi.. Daha sonra birlikte bir dönem milletvekilliği yaptık.. Kendisinin bana karşı duygularını elbette bilemem ama hiçbir bir sorunumuz yok.. Ben de bir Genel Başkan Yardımcısına rağmen siyaset yapacak kadar acemi değilim..”
-         O halde bu gerginlik ortamı suni midir, ya da perde arkasında neler olabilir.?
-         Ben 2007 sonrası asla siyaset düşünmüyordum.. Mustafa Kebude sonrası il başkanlığı aday adayları Ankara’ya çağrıldı.. Daha önce genel merkezden bazı arkadaşlar bana öneride bulunmuştu ama kabul etmemiştim.. Sayın Başbakan aday adayı arkadaşları tek tek kabul edip görüşmüş.. Sonra hepsini birlikte makamında toplayıp yeni il başkanı olarak benim adımı kendilerine deklare etmiş.. Grup halinde sevinmişler.. Başbakanımız aynı gece beni evimden arayıp hayırlı olsun dedi.. Görevden kaçamazdım.. Bilahare bu arkadaşlarımızın tamamını, Hıdır Bahçe’yi de il yönetimine alıp tarafsızlığımı sergiledim.. Genel Başkan Yardımcımız Ömer Çelik de bu meseleye vakıftır.. Hatta kendisi beni ilk tebrik edenler arasındadır..”
-         Sayın Başkan sorumun yanıtı hala gelmiş değil..
-         Bakın sayın Pekmezci.. Dediğim gibi sayın Çelik’in beyninin içini okuyamam ki.. Ama bana karşı hep sıcak ve samimi davrandığını düşünüyorum.. Sayısız kez görüşmüşüzdür.. Bununla birlikte Ömer Bey adına hareket ettiğini öne sürenler prim yapmak adına Yağcı gitti gidecek dedikodusunu yayıyor.. Ama daha çook beklerler..”
-         Peki, gelelim İl Danışma Meclisi toplantısına.. Sayın Çelik’in rahatsızlığı yüzünden gelmediğini söylediniz ama aranızda buzdan duvarların varlığı iddia ediliyor..
-         Danışma Meclisi’nin tarihini Ömer Bey bizzat belirledi.. ‘Ramazan ayından önce yapalım bitirelim’ dedi.. Bu arada belinden rahatsız olduğunu söyledi.. ‘İnşallah çıkar gelirim’ şeklinde konuştu.. Ancak Perşembe gecesi rahatsızlığının çok nüksettiğini ve doktorunun izin vermediğini bildiren bir mesaj attı.. Bütün mesele budur.. Kırgınlıkla falan bağdaştırmayın.. Diğer milletvekili arkadaşlarımız zaten tatildeydi.. Yorucu günler geçirmişlerdi.. Altında başka sebepler aramak hata olur..”
-         Danışma Meclisi toplantısının sönük geçtiği de konuşuluyor.. Hatta bir dizi organizasyon hatasından söz ediliyor..
-         Yaz aylarına denk gelmesi elbette olumsuz etki yapabilir.. Ama çok görkemliydi katılım da iyiydi bana göre.. Siz gelmediğinizi söylediniz.. Keşke gelseydiniz de buna şahitlik etseydiniz..”
-         Sayın Yağcı, AK Partili ilçe belediye başkanlarının büyük kongre delegesi yazılmamasını etik buluyor musunuz.? Size bu konuda herhangi bir telkin oldu mu..?
-         Olmadı ama genel merkezden gönderilmiş bir kongre delegesi yazım tavsiye mektubu vardı.. Onu size de göstermek isterim.. Ama isim bazında değil.. Aynen bu sıralamaya göre AK Parti kongre delegelikleri yazıldı.. Hatta ben il başkanı olarak zaten oy kullanacağım için beni yazmamalarını istedim.. Delege listesini Mehmet Aslanbaba arkadaşım tavsiye mektubuna göre kaleme aldı.. Ama yedek listeye denk gelseler de ilçe belediye başkanlarımızın oraya yazılması şık olmadı..”
-         Neden müdahale etmediniz..? Belki de partili belediye başkanlarını yazmayan tek il Adana’dır.. Yazmış olsaydınız neden yazdınız denmezdi sanırım..
-         Ben o sırada sayın genel başkanımızla birlikte Hilton Oteli’ndeydim.. Dediğim gibi Mehmet Aslanbaba’nın acemiliğine denk geldi.. Ben yoğunluktan meseleyi atladım.. Ama en azından başkanlarımızın yedeğe yazılmayıp incinmelerinin önüne geçilebilirdi..”
-         Telafisi zor bir mesele olsa gerek.. Belediye başkanlarının Mehmet Aslanbaba’nın kellesini istemesi bu yüzden galiba..
-         Buna kelle istenmek denmez.. Şık ta olmaz.. Ancak başkanlarımız tabi iki sitem ettiler.. Ben de Seyhan Belediye Başkanımız Azim Öztürk’ün makamında bir kahvaltı tertip edip üç başkanımızı da davet ettim.. Hepsinden de yaşananlar için defalarca özür diledim.. Meselenin orada kapandığını düşünüyorum..”
-         Özür dilendiğine göre ortada bir hata, eksiklik söz konusu demektir..
-         Şöyle ki.. Siyaset acemisi olmayan birisi olarak ben bile konuyu atladığıma göre siyasette yeni olan Aslanbaba’nın halini varın siz düşünün.. Ama art niyet asla yok..”
-         Hem il yönetiminde hem de camiada bu iki isimden fevkalade rahatsız olanlar var.. Sizce sebebi nedir.? Ateş olmayan yerden duman çıkar mı.?
-         Mustafa Özcan arkadaşımı işçi alımları konusunda yetkilendirdim.. Şimdiye kadar taşeron kadrosuna ancak 35 kişi falan alındı.. Özcan’ın bu yetkisini kendi çıkarına yonttuğunu düşünmüyorum.. Aslanbaba mevzusuna gelince.. Onu az önce konuştuk.. Ortada bir sorumlu varsa benim.. Aslında onları bahane edip benimle mücadeleye yeltenenler var.. Şaha gücü yetmeyen vezire saldırırmış..”
-         Bu iki ismin AK Parti’deki geleceği ne olacak.? Masa etrafında buluşup konuyu görüştünüz mü.?
-         Mustafa Özcan ve Mehmet Aslanbaba yazınızın yayınlandığı gün yanıma geldiler.. ‘İstifa etmeyi düşünüyoruz’ dediler.. Kabul etmedim.. Yol arkadaşlarımı asla satmam.. Taaa ki yanlışları olana kadar..Yanlışlarını gördüğümde tabii ki gerekeni yaparım..”
-         Gerginlik buralara kadar tırmanmışken AK Parti il yönetiminde bu huzursuzluğun son bulacağı konusunda iyimser misiniz.? Partinin Adana’da büyümesi noktasında Mustafa Özcan ve Mehmet Aslanbaba ikilisi sorun olarak hatta çıbanbaşı olarak kabul ediliyor..
-         Yok öyle bir şey yok.. Ortada huzursuzluk gerginlik falan yok.. Her şey yolunda.. Sadece kaşımaya çalışanlar, beklentileri olanlar olabilir; ama istediklerini elde edebileceklerini sanmasınlar.. Biz ilçe ilçe dolaşıp AK Parti’yi daha da büyütmek için çalışıyoruz..”
Aynen böyle oldu.. 45 dakikalık konuşmaya bu meseleleri sığdırdık.. Takdir AK Parti ve Adana kamuoyunun..

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Ömer Çelik Adana'ya neden gelmedi?

AK Parti Adana il teşkilatı açısından çok önemli gelişmelerin eşiğindeyiz..
Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Ömer Çelik “Adana İl Danışma Meclisi Toplantısı için Cuma günü Adana’ya geliyor” şeklinde basına bildirilen açıklamadan sonra aniden karar değiştirdi.. AK Parti İl Danışma Meclisi toplantısına Ömer Çelik katılmadığı gibi hiçbir milletvekili de iştirak etmedi..
Tuhaf, çok tuhaf..
AK Parti tarihinde ilk kez üst düzey katılımsız ve böylesine cılız bir Danışma Meclisi toplantısı yaşandı.. AK Parti camiası organizasyonun kötülüğünden de yakındı.. Protokol düzeninin şekilsizliğinden söz ediliyor..
Hadi, şeytanın avukatlığını yapalım..
Ömer Çelik’in il teşkilatından (Ziyaeddin Yağcı’dan demek daha doğru olur) rahatsız olduğunu bilmeyen hemen hemen yok gibi.. Ömer Bey bundan ötürü Adana İl Danışma Meclisi toplantısına katılacağını duyurdu, ancak son dakikada vazgeçti.. İzlediği yöntem, Ziyaeddin Yağcı’yı ters köşeye yatırması olarak nitelendiriliyor.. Geleceğini duyurup gelmemesinin parti kamuoyunca ‘Yağcı’ya tavır alış” olarak algılanmasını istemiş olabilir..
Alexvari bir siyaset tarzı.!
Ters köşeye yatırıldığı iddia edilen İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı’yı aradım.. Ömer Çelik’in Adana programının değişikliğinden haberi olup olmadığını sordum.. “Haberim vardı.. Sayın Çelik rahatsız olduğunu ve gelemeyeceğini duyurdu..” dedi..
Rahatsızlık..
Allah şifa versin ani bir hastalık mı, yoksa teşkilata duyulan rahatsızlık mı.? Orası meçhul.. Çünkü Ankara’daki haber kaynaklarım Ömer Çelik’in son derece zinde ve hareketli bir Cuma günü geçirdiğini söyledi..
Neyse..
Gelelim AK Parti teşkilatındaki dalgalanmalara.. Ömer Çelik’in başından beri sıcak bakmadığı bilinen Ziyaeddin Yağcı ilçe belediye başkanlarını büyük kongre delegesi yazmamak suretiyle herkesi şaşırttı.. Bunu kendi iradesi olarak mı sergiledi yoksa genel merkezin böyle bir talebi mi oldu.?
Pandora’nın kutusu..
Eğer.. Genel merkez in talebi ise Azim Öztürk, Mahmut Çelikcan ve Ahmet Zenbilci’nin işi zor demektir.. Yerel seçimde isimlerinin çizilmiş olduğu anlamını dahi içerir.. Yağcı’nın iradesiyse, seçim atmosferinde ufuktaki büyük kavgaların işaret fişeğidir..
İşte daha kafadan böyle bir gerginlikle yola çıkan Yağcı, zamanla yol arkadaşları tarafından üst düzey siyasetle ilgilenip teşkilata uzak durmakla eleştirilmeye başlandı.. 30-35 arası il yönetim kurulu üyesinin huzursuzluğunu ve bunların düşüncelerini AK Parti tabanıyla paylaştıklarını biliyorum.. Huzursuzluk ortamında il yönetimi ne derece başarılı olabilir ya da nereye kadar yol alabilir; o da ayrı bir sorun..
Bu arada..
AK Parti Seyhan İlçe Başkanı Kasım Pamuk tam bir kilit isim.. Adeta sokak sokak gerçekleştirdiği çalışmalarını takdir ettiğim Pamuk il teşkilatındaki huzursuz isimlerin ve kongre delegesi yazılmayan bazı belediye başkanlarının güvendiği adres olarak göze çarpıyor..
Sanki Pamuk’tan bir liman.!

Ziyaeddin Yağcı’yı çok sever ve takdir ederim.. Düzgün, dürüst, nitelikli bir insandır ve asla ön yargılı da değilim.. İlk atandığında kaleme aldığım övgü yazılarımın da arkasındayım.. Ama AK Parti’deki gerginliği objektif bakış açısıyla kaleme almak ta mesleki görevimdir..
Bilinmesini isterim..

12 Temmuz 2012 Perşembe

Durak pırasa mı seviyor, yoksa karnıyarık mı?


Aytaç Durak, 28 Mart’ta seçimi kazandıktan sonra Başbakan Erdoğan’a karşı çok sert ve kırıcı söylemlerde bulundu.. Ondan da öte, ağzından haddini aşan cümleler çıktı.. Zafer sarhoşluğuyla söylenmiş sözleri burada tekrar tekrar yazıp temcit pilavı pişirmek istemiyorum..
Süreç malumunuz..
Siyasi yoldaşı Mustafa Tuncel’le girdiği çatışma, gergin meclis toplantıları, görevden el çektirilmesi, ihaleye fesat iddiaları ve çete lideri suçlamasıyla 42 günlük mapusane çilesi..
Durak tahliye olduktan sonra Zaman ve Sabah gazetelerini ziyaret etti.. Cihan Haber Ajansı ve Zaman Gazetesi Bölge Temsilcisi Bilal Öğütçü ile Sabah Gazetesi Bölge Ekler Koordinatörü ve Adana Temsilcisi Ersin Ramoğlu’na meramını anlatıyordu:
-          Bir daha da aday olmayı ve siyasete devam etmeyi düşünmüyorum. Hala 2 yılım var. Bundan sonra siyasetten el çekiyorum. Yaşımda 74, iki yıl sonra 76 olacak. Siyasete devam etmem insan tabiatına aykırı zaten.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tekrar aday olmaması yönündeki tavsiyesini yerine getirmediğim için pişmanım.. Keşke Başbakanı dinleseydim.. Doğrusu oydu.. Dinlemediğim için pişman oldum.. İnsan büyüklerini dinlemeli, Başbakan benden yaşça küçük ama makam olarak büyük.. Örfümüz ananemiz bunu gerektirir, ondan dolayı da hata ettiğimi kabul ediyorum.. İnsan her zaman sağlıklı karar verir diye bir şey yok, herkes hata yapabilir.. Benim yaptığımı da hata yada kusur olarak kabul edebiliriz.. Gerekirse de sağlıklı bir ortamda kedisinden özür dilememiz de mümkün olabilir.. Yüzde 50 oy almış üstelik 3 kez tek başına iktidar olmuş bir kişiye siyaseti bilen biri olarak saygı duymamazlık edemem.."
Cezaevi günlerini anlatırken de “Tutuklanmam sürpriz oldu ama cezaevinde ilk koğuşa gittiğimde akşam yemeği getirdiler.. Baktım pırasa.. Koğuştakiler dudak büktü yine mi pırasa dediler.. Ben kaşığı alıp yemeye başladım.. 11-12 kişi gelip bana katıldılar” diyordu..
Durak, kader arkadaşlarına “pırasa”yı dahi sevdirmişti..
O halde pırasa çilenin, özrün, af dilemenin, hırstan arınmanın, yaşadıklarından ders çıkarmış olmanın yemeği.!
Vurgulamadan geçemem, Allah kimseye ama hiç kimseye cezaevinin kapısını göstermesin.. Hele hele 75’ine yaklaşmış, seçimle göreve gelmiş bir siyaset adamına.. Aytaç Durak tutuklandığında üzüntüden sabaha kadar uyuyamayanları biliyorum; bu sürece haberleriyle zemin hazırladığı halde gözlerinden yaş damlayan meslektaşlarıma tanıklık ettim..
Aytaç Bey’in yukarıdaki sözleri siyasete tövbe demeçleriydi.. Artık kendisini dinç tutan köyündeki narenciye bahçesine dönüp yaşının gerektirdiği işlerle ilgileneceğinin mesajını  veriyordu..
Bu arada da kendisine yakın gördüğü gazete sahipleriyle köşe yazarlarına el altından “Arkamda durmaya devam edin.. Dönmeme az kaldı..” mesajları gönderiyordu.. Nitekim aynı Aytaç Durak birkaç hafta sonra ofisinde düzenlediği toplantıda menüyü aniden değiştiriverdi..
27 Haziran günkü Hürriyet Gazetesi'nin 'Çukurova' ekinde manşet olan ve Büyükşehir Belediye Başkanı Zihni Aldırmaz'ın açıklamalarına yer verilen “Aldırmaz'dan Son Nokta: Tüp Geçit Olmaz” başlıklı haberine tepki gösterdi.. Aldırmaz'ın, D-400 Karayolu'nun Müze ve Dörtyol kavşakları arasında; bin metre uzunluğunda 19 metre genişliğindeki 'açık tüp geçit'in üzerinin kapatılmasının imkansız olduğu yönünde açıklamalarını gazete kupürünü gazetecilere gösteren Aytaç Durak, dedi ki:
- Buradan tüm Adanalılara söz veriyorum; görevimin başına geri döndüğümde 4 ay gibi kısa bir zaman diliminde oranın üzerini kapatacağım.."
Nasıl, böyle iyi mi.?
Mevzubahis geçit kamuoyunda “karnıyarık” olarak adlandırılıyor.. Pırasasever Durak birden bire karnıyarık düşkünü oluverdi.. Hani siyasete son noktayı koymuştu, hani artık narenciye bahçesine dönüp dinç kalacaktı.?
Bu durumda karnıyarık ta riyanın, hırsın, hem özür dilediği Başbakan’ı hem de Adanalı’yı kandırmaya çalışmanın  yemeği mi olmuş oluyor.?
Şurası bilinmelidir ki “Seçimle gelen seçimle gitmeli..” ilkesinin (yargı sürecine saygı şart) hala arkasında duruyorum.. Ancak Aytaç Bey de nihai kararını verip bunu da açıkça paylaşmalı.. Pırasa mı, karnıyarık mı; tamam mı devam mı.? Ama geleceğiyle ilgili kararı alırken de lütfen kimseyi çanta takımı gibi görmesin..
Er meydanına.!
  

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Demirçalı'nın duruşu, Özgümüş'ün zikzakları

Bazen böyle olabiliyor..
Adana’da başka, Ankara’da başka izlenim bırakabiliyor; takkenin düşüp kelin görünmesiyle birlikte koca bir hiç olma pozisyonuna gerileyebiliyorsunuz..
Elimizdeki iki örnek..
Biri Ali Demirçalı, öteki Ümit Özgümüş..
İkisi de CHP Adana milletvekili.. Her ikisi de 12 Haziran seçimi sonrası mazbatalarını alıp TBMM’deki sıralarına oturdu.. Ancak, gerek meclis performansı gerek genel merkezle ilişkiler gerek parti tabanında bırakılan izlenim aynı partinin iki milletvekiline farklı karne yazdırdı..
Time Dergisi CHP Adana milletvekili Ali Demirçalı’yı yılın milletvekili seçti..
Kabul etmek gerekir ki,
Ali Demirçalı Adana siyaset vitrininde henüz yeni bir isim.. Ancak CHP’nin her kademesinden isimlerle yıllardır düzeyli ve kalıcı ilişkiler kurmayı başardı.. Yeri geldi bir nefer gibi görev yaptı.. Bakmayın üç günlük siyasetçi görüntüsü verdiğine; siyasi bekraundu CHP tabanında aslında hep vardı ve asla zikzaklı olmadı.. Saygı duyulur..
Buna karşın..
Adana Sanayi Odası’nı basamak olarak kullanan Ümit Özgümüş önce 2004’de Susurlukçu Mehmet Ağar’la kolkola girip Büyükşehir adayı oldu tarihi fark yedi.. 2009’da Soner Çetin’in gözyaşlarının üzerine oturup CHP’den de Büyükşehir adayı yapıldı yine kaybetti.. Genel seçimde Rifat Hisarcıklıoğlu kontenjanından kapağı CHP’ye attı..
Zik zak..
Sanayi Odası Başkanıyken öve öve bitiremediği Adana sanayisini 12 Haziran’da seçim meydanlarında tu kaka etti.. Bir zamanlar boy boy basın bültenleri yayınlayıp göklere çıkardığı Adana sanayisi, Özgümüş’ün milletvekili olma hevesi uğruna bir anda sıfırı tüketivermişti..(!)
Zik zak..
Ümit Özgümüş CHP Adana İl kongresinde “Turgut Üstün tutmaz” dedi, Gökhan Yağ’ı önerdi.. Yağ ismi delegede tutmayınca keskin bir U dönüşü yapıp Turgut Üstün’ü aday yapmaya kalkıştı.. Başaramadı, Orhan Sümer seçildi..
Zik zak..
Anladım ki Time Dergisi ödülü zikzaklara değil duruşa veriyor.!
Adana’da bir zamanlar kısa süreliğine de olsa değer bulan Özgümüş şehir efsanesi Ankara endeksli siyasette de kısa sürede eriyip tükendi.. Balon çok çabuk patlıyorsa bilin ki meclis kürsüsünden süslü püslü kelamlar etmek, etnik ve mezhepsel kimliğine sığınarak siyaset yapmaya kalkışmak yetmediğindendir..  
Anladınız mı.?
Sıradan ama saygın bir siyasi duruşun efsaneleri nasıl da tarihe gömdüğünü.!

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Kibar "Ç.Ü Türkiye'de ilk 10'a girecek"

Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü’ne Prof. Dr. Mustafa Kibar atandı.. Seçimde en fazla oyu alarak ilk sıraya yerleşen Kibar Hoca’nın bu göreve getirilmesi Ç. Ü çevrelerince beklenen bir sonuç olarak nitelendirildi.. Üniversitenin iradesi ve tercihi atamaya da yansıdı.. Bu bakımdan atanmış değil de seçilmiş gözüyle bakmak yanlış olmaz..
Ya bundan sonra.?
Bundan sonrası, Mustafa Kibar’ın rektörlük yapacağı döneme ilişkin projelerinde zaten vurgulanıyordu.. Prof. Dr. Kibar, seçim sürecinde üniversitede sunumlar yaparak hedeflerini camiayla paylaşma fırsatını bulmuştu..
Kendisini aradım.. Kutladım..
Yeni dönemin hakkında ipuçları istedim.. İşte size Prof. Dr. Mustafa Kibar’ın ağzından sıcağı sıcağına dökülen cümleler..
- Çukurova Üniversitesi son yıllarda hiç de hak etmediği bir şekilde gerilere düştü.. Çukurova Üniversitesi Türkiye’de ilk 10’da yer almalı.. Önümüzdeki iki yıllık süreçte bunu mutlaka başaracağız.. İzleyeceğimiz yöntemi de projelerimizi de sunumlarla paylaşmıştım.. Üniversite camiası rahat olsun, Adana rahat olsun.. Bundan sonra Çukurova Üniversitesi’nde hiçbir ayrımcılık yapılmayacak.. Üniversitemize barış kardeşlik ve huzur getireceğiz.. Bunu yönetimimle birlikte, el birliğiyle başaracağız..
Analizini birlikte yapalım..
Hakikaten son yıllarda Çukurova Üniversitesi kavganın, huzursuzluğun ve ayrımcılığın odağı haline gelmişti.. Haksızlıklar diz boyuydu.. Tam bir keyfiyet hakimdi.. Rektör Prof. Dr. Mustafa Kibar’ın bu tespitleri boşuna yapmamış.. Umarım Ç. Ü’de artık yönetime güven ve kardeşlik ortamı hakim olur..
İkincisi..
Çukurova Üniversitesi maalesef çok gerilere düştü.. Akademik yönü en son konuşulur oldu..Hep iç işleriyle ilgili, ihalelerle ilgili, emellerle ilgili sorunlar ağır bastı.. Kibar döneminde Çukurova Üniversitesi, artık bir üniversite olduğunu hatırlayacaktır.. İlk 10 hedefine ulaşması noktasında Adanalı bir medya mensubu olarak ben de üzerime düşen görevi yerine getireceğim..
Bu arada..
Çukurova Üniversitesi ile Bilim ve Teknoloji Üniversitesi arasındaki anlamsız ve üzücü kavgayı hatırlıyoruz.. Yeni rektörümüz bu konuda da Adana’yı germeyen, ayrıştırmayan, barışçıl bir çözümü elbette sergileyecektir.. Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’yle varılacak anlaşma bir tarafın yenilgisi değil Adana’nın kazanımı olarak tecelli edecektir..
Sadece Bilim ve Teknoloji Üniversitesi de değil.. Ç.Ü yeri geldi, Adana’daki birçok kurumla da kavga etti.. Anlamsız bir şekilde kendini kentten soyutladı, uzaklaştırdı.. Kibar’la birlikte bu olumsuzluğun da ortadan kalkacağına inanıyorum..
Geçmişi unutalım.. Süngeri çekelim..
Adana ile entegre olacak, kenti ve kentliyi de kucaklayacak sıcak bir Ç.Ü yönetimiyle tanışmaya hazır mıyız.?

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Başkan Aldırmaz, Fikret Bila'yı nasıl şaşırttı?


Melen Projesi daha hizmete geçmeden önce tarihi turistik eser hüviyetine büründü.. Bu yaz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredilecek olan İstanbul Boğazı’nın 135 metre altındaki tünelden geçmek isteyenler adeta birbiriyle yarışıyor..
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiğinden beri devam eden İstanbul’un su sorunu, Boğaziçi Tüneli’yle 2060 yılına kadar çözülmüş oluyor.. Kanuni’nin Mimar Sinan’a, “Mimarbaşı sen İstanbul’a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle.. Eğer mümkünse ben keseleri uç uca değil yan yana dizmeye razıyım..” dediği İstanbul’un su sorunu, bu tünelle tarihe karışacak..
Projenin emektarı Yalçın Çomoğlu..
Geçmiş yıllarda Adana DSİ’de de görev yapan DSİ 14. Bölge Müdürü Çomoğlu aynı zamanda tüneli gezmek isteyenlere rehberlik de yapıyor.. Su basılmadan önce tünelden son geçenler Milliyet Gazetesi yazarı Fikret Bila, ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Scott Frederic Kilner, eşi Jan Kilner, Turkcell’in CEO’su Süreyya Ciliv ve oğlu Morgan oldular..
Artık son söz su’nun.!
Milliyet yazarı Bila’ya kısa bir brifing veren DSİ 14. Bölge Müdürü Çomoğlu, “Tünel belediye başkanlarının da ilgi odağı oldu.. Çok sayıda belediye başkanımız burada gezip incelemede bulundu.. Bunlardan birisi de Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zihni Aldırmaz’dı.. ASKİ Genel Müdürü Kadir Küreksiz’le birlikte tüneli gezip kendilerince sorular sorup notlar aldılar..” dedi..
Fikret Bila çok şaşırdı..
-          Ben belediye başkanlarını, bilhassa meclis üyelerini yurt dışı gezilerine olan düşkünlükleriyle tanırdım.. Demek ki Zihni Başkan bu prototipe uymuyor..” diyerek takdirini seslendirdi..
Haksız da değil şaşırmakta.. Amerika, Almanya, güzelim Baeltık ülkeleri ve Rusya dururken Melen tüneli biraz tuhaf (!) kaçıyor.. Unutmadan, daha önce de yazmıştım.. Bu tür teknoloji ve bilgi alışverişlerinin yoğunlaşarak artmasını, kente dönüşümünü arzuluyoruz.. Melen de bu kapsamdaki yerini alır, umarım..
*      *      *
AK Parti Adana milletvekillerinden Fatoş Gürkan Zopçuk, şehit ailelerine ikinci istihdam sağlanması konusunda 3 yılı geçkin süredir çalışıyordu.. Projesinin alt yapısını oluşturduktan sonra Başbakan Erdoğan’la da görüştü.. Başbakan derhal onayı verdi, Fatoş Gürkan Zopçuk’un ikinci istihdam tasarısı AK Parti grubunda son şeklini aldı..
Kanunlaşarak yürürlüğü girdi..
Kapsamı epey ayrıntılı.. Burada tüm detaylarını yazarak sizi daha fazla yormak istemiyorum.. Ancak bir Adana milletvekilinin bu ülke uğruna kanını feda etmiş olanlara yönelik çabası şükran ve saygıyla karşılanacak bir durum, onu bilin..
Teşekkürler sayın vekilim..

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Futbolda Türkiye'de huzur ,Adana'da kavga var..


Şike davasındaki tahliyelere salt adaletin tecellisi bağlamında bakmamak lazım.. Temyiz hakkını saklı tutmak üzere, tahliyeler adaletin tecellisi olduğu kadar aynı zamanda toplumsal yumuşamanın da bir ifadesidir.. Aziz Yıldırım ve diğer üç sanığın tahliyesi Türkiye’de yargı-siyaset-futbol üçgeninde belirgin bir kamuoyu ve vicdan rahatlığı sağladı.. Bilinçaltlarındaki örtülü “Nereye gidiyoruz.?” sorusunun karşılığı kısmen de olsa demokrasiye doğru yol alışı işaret ediyor..
Ülkede durum böyle..
Ya Adana’da.?
Demirspor kulübü delegelerinin iradesine konulmaya kalkışılan ipotek pek şık durmadı..  Dayatmalarla, idarenin baskı yaptığı iddialarıyla, Truva atı operasyonlarıyla geçen süreç Vali Hüseyin Avni Coş’un Mehmet Gökoğlu’na “Çekil..” telkininde bulunmasıyla yeni bir boyut kazandı.. Adana hafta sonu bir anda geriliverdi.. MHP Adana milletvekili Seyfettin Yılmaz konuyu TBMM gündemine taşıdı..
Belirtmek gerekiyor ki;
Demirspor kongresi sürecinde yaşananlar, şike davasıyla ters orantılıydı.. Kavga gürültüler, siyasi baskı çığlıkları eşliğinde kongre süreci zar zor tamamlanabildi.. Mehmet Gökoğlu’nun desteklediği Önder Serin ve listesiyle gidilen Demirspor kongresi, karşı tarafın gelmemesiyle kazasız belasız sonuçlandı..
Bununla birlikte..
Olaysız kongre öncesi 2 Temmuz öğle saatlerinde Adana sosyal medyasında büyük gerginlik hakimdi.. Adana Haber Gazetesi 2 Temmuz 2012 tarihli sayısında Demirspor kongresindeki tavrından ötürü Vali Hoş’u eleştiren haber ve köşe yazılarına yer vermişti.. Söylemez bu yazısını twitter’da da paylaştı.. Adana Valiliği Basın Danışmanı Vahdettin Sakallı’nın tam da böylesi bir ortamın ardından attığı şu tvitler adeta barutu ateşleyen kıvılcıma dönüştü..
-         Endişelenmeye gerek yok ama korkunun da ecele faydası yok.. Herkes gereken cevabı uygun şekilde alacaktır. Meydan boş değil..”
-         Saygın kişileri mesnedsiz bir şekilde suçlamanın bir maliyeti olacaktır. Ben söyledim oldu ile bu işlerin olmayacağı anlaşılmalı..”
Vahdettin Sakallı’nın bu söylemleri Adana Haber Gazetesi sahibi Rifat Söylemez tarafından açık bir tehdit olarak algılandı.. Söylemez anında karşılık verdi..
-         Korkunun ecele faydası yokmuş. Vali’nin tehditlerinden korkmuyorum. Ecelime Vali karar verecekse vay bu memleketin haline..”
-         Ne Vali’den ne de senin gibi danışmanların tehditlerinden asla korkmuyorum. Sayın Başbakanım bunların hesabını soracaktır..”
Tvitleşmeler sürüp gitti..
Doğru olan şuydu.. Birincisi, Adana’nın Valisi de danışmanı da eleştirilere açık ve dayanıklı olmalı.. İkincisi, sosyal medya üzerinden de olsa bir gazeteciye yanıtı basın danışmanı değil bizzat Vali Bey’in kendisi vermeli..
Vahdettin Sakallı, ısrarla sözlerinin yanlış anlaşıldığını ve kesinlikle Söylemez’i kastetmediğini söylüyor.. Rifat Söylemez ise tam tersini düşünüyor.. Bu noktada Adana Valisi sayın Hüseyin Avni Coş’un devreye girip ortamı yumuşatması gerekirken bu da olmadı.. Anlayacağınız gerginliğin yanı sıra kopukluk ta söz konusuydu..
Özetlemek gerekirse..
Başka sorunlarla boğuşan Adana spor üzerinden de kavgaya tutuşursa vay halimize dedik, o da başımıza geldi.. Olmamasını dilerdik.. Vali Coş, tez elden medya dünyası ile barışmak hatta el ele vermek durumundadır.. Gergin ortamın yumuşatılması, Adana’nın en üst düzey huzurda Türkiye ile paralelliğe getirilmesi şarttır.. Aksi takdirde Adana’yı zor, inanın çok zor günler bekliyor..
Cepheleşme burada kalsın.!