29 Eylül 2012 Cumartesi

İnşaat sektörü kaybolan iki yılının telafisini bekliyor



Adana’da inşaat sektörü tam iki yıldır kan ağlıyor.. Türkiye genelinde de kısmen bir durgunluk baş göstermiş olsa da, yereldeki tıkanıklıkta beş binlik imar planlarında yaşanan gecikme başrolü oynuyor..
Hatırlatayım, Seyhan ve Çukurova’nın beş binlikleri 2 Ekim Salı günü askı süresini tamamlıyor.. Dolayısıyla önümüzdeki ilk Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısına yetişecek ve itirazlar ele alınacak.. Buna karşın Yüreğir ve Sarıçam’ın beş binlik imar planları henüz hazır değil.. Zemin etüdü eksikliğine bağlı bürokratik sorundan kaynaklanan bu gecikmenin bir an önce çözülerek inşaat sektörünün önünün acilen açılması şart..
Zira kaçan kaçana.!
İnşaat Mühendisleri Odası Şube Başkanı Abdullah Bakır’ın endişesi fevkalade büyük.. Bakır, plansızlıktan ötürü yapımcı firmaların kent dışında arayışa girdiğini; büyük bir bölümünün zorunlu olarak Niğde ve Osmaniye gibi komşu illere yöneldiğini vurguladı..
Tablo oldukça karamsar..
Nasıl olmasın ki, çivi çakılmıyor.!
Hem inşaat sektörü hem de bağlantılı sektörler açmaza girerken, yatırımsızlıktan işsizlik de alabildiğine artıyor.. İmar planı beklentisinin bir türlü karşılanmamasının Adana’ya kapanması zor yaralar açtığını anlatan İMO Başkanı Abdullah Bakır, “İki yıl öncesinden pik yapan sektörümüzde doğal olarak firma kaçışı yaşanırken sektörel istihdam daralması da gittikçe büyüyen bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.. Dolayısıyla sadece inşaatçılıkta değil başka alanlarda da sıkıntı kendini gösteriyor.. Bu yüzden belediyelere ve meclislerine büyük sorumluluk düşüyor..” dedi..
Adana’nın beklentisi bu yöndeyken, peki idare ve seçilmişler ne alemde?
Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı Murat Türk’ü de aradım.. İdarenin (Büyükşehir Belediyesi) beş binliklerle ilgili yaptığı çalışmaların ‘sıfır hatalı’ kabul edilmesinin mümkün olamayacağını belirten Türk, şöyle devam etti..
-         Nitekim yaptığımız çalışmalar neticesinde planlarda birçok hataya rastladık ve düzeltilmesini sağladık.. Komisyonlar, toplantılar derken süreç bu şekilde işliyor, kaldı ki beş binliklerde gecikmenin çok fazla olduğunu sanmıyorum.. Ama yine de süreci daha da hızlandırmak adına Ekim ayında olağanüstü bir toplantı talebimiz söz konusu olabilir, o toplantıda Seyhan ve Çukurova’yı meclisten geçirebiliriz..”
Süreç pat diye işlemiyor..
Bunun için öncelikle olağan meclis toplantısında itirazların değerlendirilmesi gerekiyor..
Bazı meclis üyeleri, mecliste alınan kararlarla askıya çıkan değişikliklerin birbirini tutmadığını ileri sürmüşlerdi.. İddialar doğruysa, umarım hem kıyağın ve rantın önüne geçilir hem de bir an önce bu beş binlikler ilçelerde binliklere dönüşüp uygulanmaya başlanır..
Yüreğir ve Sarıçam’a gelince..
Zemin etüdü katsayısından kaynaklanan bir bürokratik engel var.. Bu katsayı baz alındığında Ankara’daki rakamlarla Adana’dakiler birbirini tutmuyor.. Ancak çözümün çok kısa sürede gerçekleşeceği izlenimini edindim.. Zaten Yüreğir ve Sarıçam’daki beş binlik imar planı değişikliklerinin bitirilmesi için öngörülen tarih, en geç bu yıl sonu..
Adana Büyükşehir Belediye Meclisi İmar Komisyonu Başkanı Murat Türk, Seyhan ve Çukurova’nın ardından bu iki ilçeyle ilgili çalışmaların 2012 bitmeden tamamlanacağını açıkladı.. Adana’nın gözü aydın demekten, temenni dilemekten başka elden ne gelir ki.?
Ninemin lafıydı;
Ark’tan su gelene kadar kurbağanın gözü çıkarmış.!
İnşaat sektörü kaybolan iki yılının üzerine soğuk su içti, hiç olmazsa geleceğini kurtarmanın peşinde.. Tıkanmanın bir an önce sona ermesi için ellerini havaya kaldırmış dua ediyor..
Görüntüye göre de olmayacak dua değil.!

27 Eylül 2012 Perşembe

Çiftlik skandalından mağdur başkan adayı çıkmaz!



Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, babasına ait (aslında kendisine ait olduğunu canlı yayında öğrendik) çiftliğin yıkılma meselesini siyasi polemik haline getirerek mağdur rolünü kapmaya kalkıştı.. Böyle bir skandaldan mağdur başkan adayı çıkmaz.. Hele kahraman hiç çıkmaz..
Çıksa çıksa adaylık yolunda kırık not çıkar.!
Kendisini Aytaç Durak’la özdeşleştirip AK Parti mağduru gibi göstermeye çalışması da doğru değildi.. Durak’a hakikaten büyük haksızlık etti.. Tamamen kişisel bir olayı siyasileştirerek prim yapmaya çalıştı..
Sözlü Başkan, “Yolu açık siyasetçisin, aman dikkat et..” şeklindeki uyarılarımı yanlış anlamış olacak ki telefon görüşmelerimiz sert frekanslarda geçti.. Akdeniz Televizyonu’nda çıktığı canlı yayında da isim vermeden “Tetikçi” ve “Saygısız” gibi kelimeler kullandı..
Beni kastediyorsa, lütfen daha birkaç ay önce lehine yazdığım yazıları hatırlasın.. O zaman da kendisinin tetikçiliğini mi yaptım; yaptıysam neyin karşılığında.?
Gerekçe olarak gösterdiği hastane konusu daha üç aylık mevzu.. Ama tahliye tebligatı 20 ay önce yapılmış.. Buna uymadığında işgalci pozisyonuna düşmüş olmuyor mu.? Bunu yazınca saygısızlık mı etmiş oluyorum.?
Akdeniz TV’deki yayın daha kafadan polemikle başladı.!
Hüseyin Sözlü, canlı yayın öncesi Evsen Medya Grup sahibi Yüksel Evsen’in Adana Valiliği’ne çağrılarak medyanın baskı altına tutulmaya çalışıldığını iddia etti.. Halbuki Yüksel Evsen’in bana açıkladığı üzere bu çok önceden alınmış bir randevu idi.. Evsen, Ceyhan Belediyesi Protokol Müdürü’ne “Kusura bakmayın Vali Beyle randevum var.. Kendisini karşılayamayacağım..” demiş.. Ne var bunda.?
Valinin beni de baskı altına aldığı için kendisini eleştirdiğimi ima ettiyse o da fiyaskodur.. Sayın Hüseyin Sözlü bilsin ki hiçbir baskıya boyun eğmem.. Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa, ayaklarımın üzerinde ölmeyi tercih ederim.. Saygısızlığı kabul etmem, tetikçi de olmam, hiçbir baskıya da boyun eğmem.!
Hüseyin Sözlü, Akdeniz TV’de yıkılan çiftliğin aslında kendisine ait olduğunu söylemek durumunda kaldı.. Halbuki kamuoyu çiftliği babasının biliyordu, açıklamak için neden bir hafta bekledi.?
Yıkım kararının eski Valimiz İlhan Atış zamanında alınmış olmasına cevap veremedi, MHP’li meclis üyeleri Mehmet Karakuş ve Faruk Kuş’un da yıkım kararının altında imzalarının olmalarını da izah edemedi.. Komplo teorisi söylemleri tutmadı..
Uzun lafın kısası..
Sözlü, bir siyasetçi olarak dikkatli davranıp hazine arazisi üzerine bina kondurup devletin tahliye kararına da uymadığı için maalesef öngörüm gerçekleşiyor.. Akdeniz TV’de ekranı boş bulup (Yüksel Evsen ve Emine Gürcan kusuruma bakmasın)  dakikalarca susturulmadan konuşsa da; şu anda Adana kamuoyunda ve partisinde tartışılan isim kendisidir..
*           *           *

Yukarıdaki satırlarda kurulamayan bir diyalogsuzluğu vurgularken, şimdi de bunun aslında nasıl olması gerektiğinin örneğini ele alacağız..
CHP Adana milletvekili Ali Demirçalı, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un makamını arayıp randevu talep etti.. Vali Coş’un o gün yoğun programı vardı.. Anavarza’da arkeolojik kazıların temel atma töreni ile de çakışmasına rağmen gitmedi, Ali Demirçalı’yı kabul etti..
CHP milletvekili Valilik’te protokol üstü bir törenle karşılandı.. Nitekim, bir yemekte memnuniyetini bana anlatırken “Vali Bey makamında beni mükemmel ağırladı.. Seviyeli ve çözüme yaklaştırıcı bir sohbette bulunduk.. Adana adına çok sevindim..” dedi..
Demirçalı, Vali Coş’la Menderes’teki kaçak yapılaşmayı konuştuktan sonra yıkım kararının uygulanmasında tarafsız davranılacağına inancının tam olduğunu da vurguladı..
Bu arada Demirçalı verdiği soru önergesinin cevabını da o anda Valilik’te aldı.. Kendisine sunulan rakamlara göre üç gün hastalığına yakalanan hayvanlarda ölüm oranı yüzde 2-3 arasında değişiyor.. Kozan’da 26 köyde 79 hayvan üç gün hastalığından öldü.. Hastalığın aşısı olmayıp semptomatik olarak tedavi uygulanıyor.. Yetiştiricilere yönelik eğitim çalışmaları verilip ilaç dağıtımı yapıldı…
Vali aynı Vali..
Demirçalı ve Sözlü de iki seçilmiş..
Vali Coş’tan biri memnun ama diğeri değil.. Neden, çünkü birinin sorunu toplumsal, diğerininki bireysel..
Bir karar da siz verin..

26 Eylül 2012 Çarşamba

Sorunlarımız çetin, Soner de Çetin.!



Adana yerel yönetimlerde maalesef çalkantılı dönem geçiriyor.. 27 Mart 2009 seçimlerinden bir yıl sonra yaşanmaya başlanan ve bir türlü bitmek bilmeyen Büyükşehir Belediye Başkanlığı tartışmaları sorunlarımızın önüne geçti.. Kent adeta tıkandı.. Tali plana itilen, çağdaş ortak yaşamı şiddetli bir şekilde tehdit eden sıkıntılar çözüm için önümüzdeki yerel seçimleri bekliyor..
Peki, Adana kördüğümünü kim çözebilir.?
Koltuk taliplisinden bulmasına bolca buluruz da, hem geriye dönük hizmet açığını kapatıp hem de geleceği planlamak suretiyle Adana’yı yaşanabilir bir kente dönüştürecek kişiyi nasıl bulacağız.?
Kaşarlanmış, her makama talip seçim gediklisi adaylarla Adana bir yere varamaz.. Onlar hizmet yerine koltuk düşkünüdür.. Gözlerini hırs bürümüştür, Adanalılar’ın beklentilerine değil kendi beklentilerine karşılık bulmak üzere piyasaya çıkarlar..
Bu yüzden Adana acilen kan değişimini yaşamak durumunda.. Yeni, tertemiz, dinamik, ufuk ve vizyon isimlere ihtiyacımız var..
Ve de cesaretlisine..
“Adana’nın sorunlarını biliyorum ve çözüm yollarına da vakıfım.. Bu göreve talibim..” diyerek erkenden yola çıkıp; hizmet sevdası uğruna her türlü siyasi riski göze alacak kadar yürekli ve kararlısına..
*          *         *
Böyle biri..
Avukat Soner Çetin..
Seçimin s’sinin dahi konuşulmadığı bir dönemde ekibini, seçim bürosunu oluşturup vira bismillah dedi..
Çetin’in hiç de yabancısı değiliz..
Son derece saygın bir isim olan ağabeyi Kazım Çetin’le uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz söz konusu.. Soner Çetin’le o günlerden tanışmışlığımız vardır.. Kişilikli, yol arkadaşlarını asla satmayan, hak bildiği yoldan ayrılmayan düzgün biri..
Sıkı CHP’li.. Tabii ki önce Adana çocuğu..
Kendisi 2009 yerel seçimlerinde CHP’nin Adana Büyükşehir Belediye Başkan adayı idi.. Açıklandıktan bir hafta sonra adaylıktan çekildi.. Bu hatalı karar CHP’ye Adana’da pahalıya mal oldu.. Zaten kaleleri olan Çukurova dışında hiç bir yeri kazanamazken, Büyükşehir ve Seyhan da CHP’nin avuçlarının içinden kayıp gitti..
Soner Çetin, yeniden aday adaylığında hem partisinden, hem de partili partisiz tüm Adanalılar’dan ilgi ve destek gördü..
Şehir “evladını” sahiplendi, Çetin’e umut besliyor..
*         *         *
CHP’den ilk Adana Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı olarak kamuoyunun önüne çıkma cesaretini gösteren Soner Çetin, hedefini Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı olarak ortaya koyarken planlı programlı bir çalışma eşliğinde yürüyor..
Belediyecilikteki ana ilkeleri..
Eşitlikçi ve adaletli olmak, bilgilendiricilik, açıklık ve şeffaflık, demokratlık ve katılımcılık..
Kısaca, Adana halkla birlikte ve şeffaf bir şekilde yönetilecek.. Büyükşehir’in kamuoyundan saklısı gizlisi olmayacak, belediye koridorlarında ihale pazarlıkları değil hizmet akışı konuşulacak.. Halkın Büyükşehir Belediyesi’ne güveni esas alınacak..
Elbette Soner Çetin’in Adana’ya dair mega projeleri de var.. İpucu istediğimde, “İzin verin onlar da bana kalsın.. Adaylığımız kısmet olursa Adanalı’yla paylaşacağız..” dedi..
Soner Çetin’i mutlaka takip edin derim..!

25 Eylül 2012 Salı

Adaylık yolunda kurtlarla dans ve Hüseyin Sözlü..



Milliyetçi Hareket Partisi’nde iç siyaset Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı noktasında hareketlenmeye hatta taktik savaşlarına dönüşmeye başladı..
MHP geçen haftayı en şanslı isimlerden biri gözüyle bakılan Hüseyin Sözlü’nün çiftlik vakasıyla geçirmişti.. Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mehmet Şandır da, Adana’ya gelerek hem partisine hem de Ceyhan Belediye Başkanı Sözlü’ye destek verip parti olarak yanında durduklarını gösterme çabası sergilemişti..
Mehmet Şandır Adana’da başka bilgiler de edindi..
Ayrıntısına fazlasıyla dalıp ‘siyaset spekülatörlüğü’ yapmak istemiyorum.. Ama şu bilinmelidir ki, bu bilgiler bağlamında Aytaç Durak örneğinde olduğu gibi, MHP’nin kanatları Sözlü’ye alabildiğine geniş açılmadı.. Kişisel bir sorun olarak algılanarak durumu kurtarmak adına küçük bir siyasi gösteri yapıldığı izlenimini edindik..
Meselenin adaylık boyutuna dönelim..
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır’a da sunulduğunu bildiğim bir anket MHP camiasında konuşulup tartışılıyor.. Ülkücülere “Kimi Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak görmek istersiniz?” şeklinde bir soru sorulup ankette üç isim yarıştırıldı..
Hüseyin Sözlü, Seyfettin Yılmaz ve Zihni Aldırmaz..
Birinci Hüseyin Sözlü çıktı.!
Sözlü’yü 12 puan farkla MHP Adana milletvekili Seyfettin Yılmaz takip ediyor.. Üçüncü sırada Zihni Aldırmaz var.. MHP’den istifa etmiş olsa da hala partili olarak kabul edilen Aytaç Durak bu ankete dahil edilmedi..
Bazı sorularım olacak..
MHP Büyükşehir aday adaylarının güç konuşlanması hangi noktada.? Kim kimin ekibi, kim iki-üç taraflı çalışıyor, kim son noktada hangi ismin yanında yer alır.? Anket ne derece belirleyici  olur.? Genel Başkanlık yarışının sonucu adayın kim olacağını etkiler mi.?
Bunların yanıtını bulabildiğimiz oranda sonuca ulaşabiliriz..
Ancak Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı anketi ve tartışmalarının, gerek Milliyetçi Hareket Partisi Adana teşkilatında gerek ülkücü camiada açık-kapalı hesaplaşmaların odak noktasını oluşturduğu kesin.. MHP anketi parti içi mücadele ve bazı operasyonel girişimleri de tetikledi.. Adı geçen isimlerin siyasi rekabet içerisine girmeleri doğal.. Önemli olan mücadele sınavlarından nasıl çıkacakları..
Örnek mi.?
Ceyhan Belediye Başkanı, anketin birincisi Hüseyin Sözlü yarın (26 Eylül 2012 Çarşamba) Akdeniz TV’de Ana Haber Bülteni’nin konuğu olacak.. MHP camiası dört gözle bu programı bekliyor.. Sözlü’ye hangi sorular yöneltilecek ve bu soruları cevaplandırmada ne derece başarılı olacak, hep birlikte göreceğiz.. Başarırsa ciddi bir sınavı geçer ama tersi olursa adaylık yarışında ilk yarayı alır..
Kurtlarla dans zorludur.. Avdan eli boş dönen kurt sürüsü, zafiyet gösterip ilk düşen hemcinsini yer.. Sözlü alfa (lider) kurt mu olacak, yoksa sürüye yem mi olacak merak ediyorum....
Bundan kim kazançlı çıkar, o da başka bir soru..
İlk kez, bana “Ömer Çelik aday olmasa da Başkanlığa talibim..” açıklamasını yapan Seyfettin Yılmaz mı, yoksa Ahmet Hakan fotoğraflarına sığınarak siyaset üretmeye çalışan Zihni Aldırmaz mı.?
Parti içi mücadeleye yönelik olduğunu düşündüğüm bu tür atraksiyonları MHP’de bundan sonra da sıkça göreceğiz..

24 Eylül 2012 Pazartesi

Adana helva yapmayı neden beceremiyor?



Adana ekside..
Ben değil, Maliye Bakanlığı’nın verileri böyle söylüyor..
2012’nin Ocak-Ağustos ayları arasında bütçe tahsilatındaki geliri 1 milyar 587 milyon TL olan Adana’nın aynı dönemdeki gideri 2 milyar 218 milyon TL’yi aştı..
Ne kadar eksideyiz;
Tamı tamına 630 milyon TL..
*         *         *
Yılın ilk 8 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7.5 oranında artarak 182.2 milyar TL düzeyinde gerçekleşen vergi gelirlerinin yüzde 45’i İstanbul’da tahsil edildi.. Yılın ilk 8 ayında İstanbul, Kocaeli, İzmir ve Ankara’da gerçekleştirilen vergi tahsilâtı toplamı 144 milyar 589 milyon TL’ye ulaştı..
Böylece Türkiye genelinde tahsil edilen her 100 TL’lik verginin yaklaşık 80 TL’si İstanbul, Kocaeli, İzmir ve Ankara’dan toplandı.
2012 yılı Ocak-Ağustos döneminde vergi gelirleri tahakkuku geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7.6 oranında artarak 236 milyar 899 milyon TL olurken, vergi geliri tahsilatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7.5 artışla 182 milyar 177 milyon TL düzeyinde gerçekleşti.
Bu dönemde tahakkuk eden vergi gelirlerinin yüzde 76.9’u tahsil edildi.
*         *         *
Vergi rekortmeni illerin sıralaması şöyle..
İstanbul, Kocaeli, İzmir, Ankara, Bursa, Mersin, Antalya, Hatay, Tekirdağ, Konya ve Adana..
Yüzde 0.75 ile 11. sıradayız.. Bu da tartışılması gereken bir konu.. Şurası kesin ki, Adana’da üretim yapan birçok büyük şirketin genel merkezi İstanbul vs.. olmak üzere diğer illere taşındı.. Hamallığını bizim yaptığımız o vergiler burada ödenmiş olsaydı, Adana’nın vergi tahsilatında dördüncülüğü söz konusuydu..
Ancak önceliğimiz çok daha farklı..
*         *         *
Şöyle ki..
Aynı 8 aylık dönemde,  merkezi yönetim bütçesi 600 milyon TL’nin üzerinde açık veren iller arasında, Adana ön sıralarda yer almayı da başardı (!)
Diyarbakır rekortmen.. Onu Van, Erzurum, Şanlıurfa, Elazığ, Mardin, Konya, Şırnak, Malatya, Hakkari, Trabzon, Sivas takip ediyor..
Sonra da Adana geliyor..
Kategorimiz üç aşağı beş yukarı belli.. Doğu, Güneydoğu ligindeyiz..
*         *        *
Bardağın neresinden bakmamız lazım.?
Sanayi üretimimiz ve ticaretimiz mi daraldı, vergi toplamakta mı zorlanıyoruz.?
Yoksa.. AK Parti hükümeti kentimize özel ilgi gösterip ödediği vergiden fazlasını mı  Adana’ya katkı koymuş.?
Varsa böyle bir yatırım v.s ortada görebiliyor muyuz.?
*        *        *
Geçenlerde bir haber dikkatimi çekmişti.. Bu yılın ilk sekiz ayında ihracatını en çok artıran il Adana idi.. Kentimizdeki tüm gazete, televizyon ve haber portallarının atladığı bu haberi internet üzerinden Erzurum Yerel Haber Gazetesi’nde okudum..
Bizim adımıza ne kadar utanç vericiydi..
Bir dipnot daha.. Çukurova Kalkınma Ajansı’na Mersin’den toplam 20 proje gelirken Adana’dan sadece iki proje geldi.. Bu da acınası ve üzülesi bir durum..
İstanbul’dan sonra likit paraya en çok sahip olan ikinci il konumundaki Adana, belli ki proje üretmekte ve organize olabilmekte sıkıntı çekiyor..
*         *         *
Edebiyat yapmayayım ama Adana realitesi ortada.. Coğrafyamız kusursuz, insan kaynağımız var, ulaşımın her türlüsü kolay; ama ‘Ekonomik Ortak Akıl’ımız yok..  Oda başkanlarına, STK’lara, tez elden ve öncelikle ‘Adana Tanıtım İmaj Grubu’ oluşturmalarını önermek isterim..
Çeşitli konularda paneller, sempozyumlar düzenlemeye tabii ki evet, ama bu sorunu da ivedilikle ele alıp yorumladıktan sonra kamuoyu ile paylaşmaları şart.. 
Bekliyoruz..

22 Eylül 2012 Cumartesi

Bülent Arınç Adana'da kimi övdü kime kızdı?



Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti Çukurova ilçe binası ve okul açılışlarının yanı sıra bazı ziyaretlerde bulunmak üzere geldiği Adana’da teröre ilişkin önemli açıklamalarda bulunurken, partisinin İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı ile bu konuda ters düştüğünü de sergiledi..
Diğer gazetecileri bilmem, ama bu tesbit merceğimin altındaydı.!
Az sonra oralara geleceğiz..
Bülent Arınç, havaalanında karşılandıktan sonra Adana Valiliği’nde ağırlandı.. Başbakan Yardımcısı’nın Vali Hüseyin Avni Coş’a olan sıcak muhabbeti ve saygılı tavrı gözden kaçmadı..
Protokol makam odasına girdikten sonra basın mensuplarının da girmek istediği haberi içeriye ulaştırıldı.. Arınç, “Ev sahibi olan sayın Valimizdir.. Ancak onun izni olursa mümkündür..” deme nezaketini gösterdi.. Başbakan Yardımcısı ile Vali Coş arasındaki bu saygın ve tatlı diyalogdan kazançlı çıkan, basın mensupları oldu..
Makama daldılar.!
Ama gazetecilerin iç politikaya dair soru sorma talepleri Bülent Arınç’tan döndü.. “Arkadaşlar burası bir devlet dairesi.. Daha sonra bu fırsatı bulursunuz ama yeri değil.. Ne sorarsanız sorun, bende mutlaka cevabı vardır..” karşılığını verdi..
Başbakan Yardımcısı Vilayet binasında yoklama yapan öğretmen gibiydi.. Siyasi tecrübesini ve dikkatini konuşturdu..
-         Havaalanında bulunan bazı arkadaşlarımız maalesef burada yoklar.. Sayın Necati Çetinkaya gelemeyeceğine dair mazeret bildirmişti.. Ama Yüreğir Belediye Başkanımız sayın Mahmut Çelikcan’ı göremiyorum.. Milletvekili arkadaşım sayın Ali Küçükaydın da odada yok.. Birdenbire kayboldular, hayırdır..”
Sıkı siyasetçinin gözünden sinek bile kaçmaz.. Çelikcan ve Küçükaydın yok yazıldı; benden söylemesi, haberleri olsun..
Bu arada makamda bulunanlar kendini tanıtırken AK Parti İl Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Ay “Ben Avukat Mehmet..” der demez, devamını Başbakan Yardımcısı Arınç getirdi..
-         Arkadaşlar geçmiş dönemde partimizde teknokratlar ağırlıktaydı.. Ama bu dönem hukukçu milletvekillerimiz çok daha fazla.. Size çok isim sayabilirim.. Bakın burada bayan milletvekilimiz var.. Sayın Fatoş Gürkan Zopçuk arkadaşımız da bir avukat..
Bilmeyenler için küçük bir hatırlatma..
Bülent Arınç’ın kendisi de avukattır.. 1970 yılında Ankara Hukuk’u bitiren Arınç, uzun bir süre Manisa’da serbest avukatlık yapmıştı..
Küçük bir meslek dayanışması oldu.!
Başbakan Yardımcısı Arınç, ‘Eğitime Yüzde 100 Destek Kampanyası’ kapsamında hayırseverleri ödüllendirirken Vali Hüseyin Avni Coş’u unutmadı.. Coş’a da plaket verdirerek hem Adana’mızı hem de Valimizi onurlandırdı..
Şu ayrıntıyı gazetelerde okumuştunuz, ama yine de tekrar edeyim..
Arınç, tarihi Ulu Cami ve medresesini gezerken dikkatini Adana depreminden sonra çalınan çiniler çekti. Bu çinilerin üzerindeki Arapça yazının ne anlama geldiğini Vakıflar Bölge Müdürü (ziraat mühendisidir) Murat Saraçoğlu'na sordu.. Saraçoğlu bilemedi.. Tam bu sırada Basın Yayın Enformasyon İl Müdürü Mustafa Keleş’in ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diye başlayan yazıyı okuması üzerine Arınç, "Siz yer değiştirin" gerçeğini seslendirdi..
Haksız sayılmaz..
Ama bu çarpıklığın sorumlusu AK Parti hükümeti.. Ben de haksız sayılmam..
Seyhan Kültür Merkezi’nde düzenlenen AK Parti Adana İl Danışma Meclisi’nin 50. toplantısına da katılan Başbakan Yardımcısı, burada Seyhan Belediye Başkanı Azim Öztürk’e epey bir sitem etti.. Kongre merkezindeki katılımcı sayısını az bulan Arınç, Azim Hoca’nın kulağına eğilerek, “AK Parti’yi Adana’da bunlar mı temsil ediyor..” diye sertçe söylendi..
Zira katılım çok zayıftı, salonun arka sıraları bomboştu..
Tabii, paparanın muhatabının Azim Öztürk olması da çok enteresan.. Hocanın kongre merkezinin sahibi olmaktan başka günahı (!) yoktu ki.. Duruma şahit olan AK Partililer “Bu fırça aslında il teşkilatınadır..” yorumunu yaptı..
İşte geldik terör meselesine..
AK Parti Adana İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı, düzenlediği son basın toplantısında aynen  “Terör bu hükümetle başlamadı, bu hükümet ile de biteceğe benzemiyor.. Sorun, ülkemizin bir sorunu, hepimizin sorunu.. Herkes bildiğini söylemeli.. Şu ana kadar, bu işi bitirecek bir formülü kimse bulamadı..” cümlelerini kullanmıştı..
Ama Başbakan Yardımcısı, basına kapalı İl Danışma Meclisi toplantısında adeta Ziyaeddin Yağcı’ya yanıt verircesine tam tersini konuştu..
-         Terör bizim hükümetle başlamadı ama bizim hükümet döneminde bitecektir..”
Hangisi.?
AK Parti’nin terör konusundaki ete kemiğe bürünmüş siyaseti hangisidir.? Arınç’ı mı dikkate almalıyız, Yağcı’yı mı.?

21 Eylül 2012 Cuma

Yılmaz, Çağlayan ve Boyner Adana'ya geliyor



Kaos ve kavganın hakimiyetindeki siyasetin tam tersine, Adana’daki iş dünyasını temsil eden sivil toplum kuruluşları örnek bir birliktelik sergiliyor.. .. DASİFED’iyle. ADSİAD’ıyla, ÇUGİAD’ıyla, MÜSİAD’ıyla, AGİAD’ıyla, TÜMSİAD’ıyla, İŞKAD’ıyla; kısaca tamamı olağanüstü bir uyum içerisinde..
Güzel işler de yapıyorlar..
Hatırlarsanız bir süre önce Adana Sanayi Odası, Adana Ticaret Odası ve Adana Ticaret Borsası hakkında da aynı şeyleri yazmıştım.. Geçmişte kavga zemini haline dönüştürülen bu yapılanmalar, artık işbirliğine ve “Önce Adana” sloganına bağımlı olarak hizmet veriyor..
Bu bağlamda Sadi Sürenkök, Ali Gizer ve Muammer Çalışkan’a tekrar teşekkürler..
*         *        *
Adana Sanayici ve İşadamları Derneği (ADSİAD) bugünlerde her zamankinden daha hummalı bir faaliyet içerisinde..
Nedeni;
ULUSLARASI BÖLGESEL KALKINMA DİNAMİKLERİ SEMPOZYUMU..
Önce Ekim ayı ortasında düzenlenmesine karar verilen sempozyum, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın yoğun programına uymaması nedeniyle 2 Kasım’a alındı.. Bununla birlikte iki gün sürecek sempozyumun kesin tarihi önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacak..
Sempozyumun önemli katılımcıları olacak..
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışından kariyerli akademik isimler.. Tamamı netleşti, ancak bazı sürpriz isimler de bu listeye dahil edilebilir..
Sempozyum kapsamındaki oturumların konu başlıkları tamamen bölgemize özgü..
Sanayici-Üniversite işbirliğinin bölgesel kalkınmadaki öneminden, tarımda bölgesel kalkınmaya kadar bir çok oturum gerçekleştirilecek.. Sempozyumda ayrıca bölgesel kalkınma konulu yarışmada dereceye giren projelerin sahiplerine ödülleri verilecek..
Hükümet yetkilileriyle TÜSİAD’ın aynı ortamda bulunacak olması gazete manşetlerinde, televizyon haberlerinde muhtemelen Adana’yı ön plana çıkartacak.. Kasım ayının ilk haftasında, kent olarak ülke gündemine damga vurmaya hazırız dersek abartmış olmam.. Tabii ki, son dakika gelişmeleri yaşanmazsa..
*         *         *
Adana Sanayici ve İşadamları Derneği (ADSİAD) Başkanı Süleyman Sönmez’le sempozyumu konuşurken, onun kafası “ADANA’YI SEVİYORUM”a takılı kalmış, besbelli..
Altın Koza programına da dahil edilen bu etkinliği bir sosyal sorumluluk projesi olarak nitelendiren Sönmez, anlatıyor..
- Sevebileceğimiz başka Adana yok ki.. Vizyon sahibi isimlerin üretildiği, marka değerlerin yaratıldığı bir Adana için önce bu kenti sevmek, sevdirmek gerekiyor.. Geleceğimiz adına Adanalılık ruhunu hakim kılmamız şart.. Bu yüzden sempozyumlardan, panellerden bin kat daha etkili ve önemli, Adana’yı sevip sevdirebilmek..
Sonuna kadar haklı.!

19 Eylül 2012 Çarşamba

Yapma bunu Hüseyin Sözlü..







Peşinen söyleyeyim, Hüseyin Sözlü’yü severim; sağ olsun o da beni sever, sayar.. Ancak şimdi yazacaklarım en yakınındaki isimlerin dahi kendisine söylemeye cesaret edemeyeceği türden öneriler olacak.. Geleceği umut saçan bir siyasetçinin nelere dikkat etmesi gerektiğini, yasalara ve kamu mallarına karşı nasıl davranması gerektiğini hatırlatacağım.. Bu nedenle, bu eleştirilerimle ilgili kimse öküzün altında buzağı aramaya kalkışmasın.. Böyle yapanların Hüseyin Sözlü’nün kötülüğünü isteyenler olduğu bilinmeli..
Mesele malumunuz..
Ceyhan Belediye Başkanı Sözlü’nün babası Ali Sözlü’ye ait Çokçapınar köyündeki 100 dönümlük hazine arazisi üzerinde yapılmış olan çiftlik Adana İl Özel İdaresi’nin kararıyla yıkıldı.. Gerekçe olarak hem imar kanununa aykırılık hem de kiralama süresinin dolmasına olmasına rağmen tahliye edilmemiş olması gösterildi..
Gerçek şu..
30 Aralık 2005, hazine arazisinin kiralama süresinin başlangıç tarihi.. 4 Ocak 2011, sürenin dolduğu, arazinin boşaltılması için son tebligatın yapıldığı tarih.. Tam 20 ay geçmiş..
Ayrıca..
775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 18. maddesinde, "Belediye sınırları içinde veya dışında belediyelere, hazineye, özel idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazi ve arsalarda veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak, daimi veya geçici bütün izinsiz yapılar, inşa sırasında olsun veya iskan edilmiş bulunsun, hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın, belediye veya devlet zabıtası tarafından derhal yıktırılır.." hükmüne yer verilmiş..
Yıkım uygulamasında yasal olmayan, keyfiyete dayalı bir durum mevzubahis değil.. Tersine kiracı imar kanununa uymamış.. Hüseyin Sözlü’nün yerinde olsam tebligatı alır almaz“Baba, Türkiye bir hukuk devleti.. Kanun var nizam var.. Süren dolduğu için burayı boşaltmalısın..” derdim..
Çünkü..
Aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi’nin (Aytaç Durak’ın talip olmaması halinde) Adana Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için en kuvvetli isim, Hüseyin Sözlü’nün kendisidir.. Siyaseten bu denli güçlü ve parlak olduğu bir noktadayken; yasalara sadık kaldığı oranda ve ancak açmazları bulunmadığı takdirde geleceğini başarılı bir şekilde kurgulama şansını bulabilir.. Hassaslığı kesinlikle elden bırakmamalı..
Peki, kamuoyuna mal olan çiftlik yıkımı olayının siyasi boyutu var mı.?
Olayı duyan MHP Adana Milletvekilleri Muharrem Varlı ve Seyfettin Yılmaz, MHP Adana İl Başkanı Mustafa İzgioğlu, MHP Ceyhan İlçe Başkanı Nurettin Çetiner, Sarımazı Belediye Başkanı Erol Kahraman, Kösreli Belediye Başkanı Mustafa Bayar, Kurtkulağı Belediye Başkanı Bekir Yılmaz yıkım alanına geldi..
Dayanışma ruhuna saygı duyuyorum..
Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü de “Belediye meclisi olarak Ceyhan’a 250 yataklı hastane yapımı için oy birliğiyle bir karar alarak 130 dönümlük bir araziyi Sağlık Bakanlığı’na verme teklifinde bulunduk. Bu kararı MHP, AKP ve BDP’li meclis üyelerimiz oy birliğiyle aldı.. Ancak yetkililer tamamen şehircilik esaslarına aykırı gündüz nüfus yoğunluğu ve alt yapısı olmayan, kentsel dönüşüm projesine de hiçbir katkısı sağlamayan 40 dönümlük başka bir yeri istedi, resen bir plan kararı aldılar.. Biz de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kararından ötürü Danıştay’da itirazda bulunduk.. Bu nedenle şahsıma ve belediyemize gözdağı vermek amacıyla böyle bir yıkım eylemi gerçekleştirildi” açıklamasında bulundu..
Bu iddiada gerçek payı da olabilir.. Dikkat edilmesi gereken husus, Hüseyin Sözlü’nün babasına 100 dönümü veren de alan da AK Parti iktidarı..
Ancak..
Dar gelirli vatandaşın gecekondusu başına yıkılırken yükselen feryatlar şimdi bir belediye başkanı Sözlü’den çıkıyor.. Üstelik Büyükşehir’e talip bir ilçe belediye başkanından.. Adaylığı kesinleşirse seçimde Adanalı’nın karşısına mağdur olarak mı çıkacak, yoksa işgalci başkan mı.?
Gerek parti içi gerek öteki partilerden rakiplerine malzeme vermiş olmadı mı.?
Kilit soru bence budur..


17 Eylül 2012 Pazartesi

Sosyal medya Hyde Park değildir!


Londra'daki Hyde Park, dünyada bilinen en büyük parklardan birisi.. Bitişiğindeki Kensington bahçeleriyle  birlikte 250 hektarlık bir alanı kaplıyor.. Parkın Marble Arch'a yakın kuzeydoğu köşesinde ise, çok eskiden beri sokak hatiplerinin serbest konuşma yeri olarak bilinen Speakers Corner (konuşmacı köşesi) bulunuyor.. 
Bu köşedeki kürsüye gelen dilediği gibi konuşur.. İleride hiç bir şekilde aleyhine delil olarak kullanılmaz, konuştukları orada kalır..  Anlayacağınız bir çeşit vatandaşın iç dökme; İngiltere'deki iktidarların da gaz alma mekanıdır.. Çünkü konuşmacı tek, paylaşımcı (dinleyen) olabildiğince sayısı sınırlıdır.. 150 yıllık geçmişi olduğundan söz edilir..
Denemekle öğrendik ki;
Sosyal medya (twitter, facebook) asla bir Hyde Park değil.. O kadar basite alınacak bir özgürlük hiç değil.!
Seslerini, görüşlerini, üretimlerini, beğenilerini geniş kitlelere duyururak paylaşma; ayrıca bilgilenme, günlük gelişmelerden haberdar olma niyetindekiler için ideal olduğu kadar pimi çekilmiş bomba misali tehlikeli..
Faydalı fakat riskli.!
Çünkü manipüle edilebilir, uyanık olunmadığı takdirde provokasyona ve istismara çok açık.. Mükemmel bir dezenformasyon ve bilgi kirliliği aracı.. Bu gerekçelerle temkinli yaklaşmak en doğrusu..
Son örneğini bizzat yaşadım.. 16 Ekim Pazar günü, TRT'nin asla yayınlamadığı bir haber TRT'ye mal edilerek sosyal medya üzerinden paylaşıma sunuldu.. "Şehitlerin AK Parti hükümeti döneminde yapılan duble yollar ve otobanlardan rahatça memleketlerine ulaştırıldığı.." şeklindeki paylaşım sosyal medyada büyük tepki topladı.. Ben de şiddetle eleştirdim.. Sonradan öğrendik ki, montajlanmış çirkin bir tvitten başka birşey değilmiş..
Geriye dönüp öteki bazı örnekleri de hatırlamak lazım..
Hatay Dörtyol olaylarını, ölmediği halde ölmüş gibi duyurulan ve televizyon ekranlarında ruhuna Fatiha okutulan Abdurrahim Karakoç meselesini, daha üç gün önce intihar eden BDP milletvekili Sırrı Sakık'ın oğlu Sidar Sakık ile ilgili insanlık ruhunu incitici paylaşımları, vs.. Son günlerde Hatay'daki gerginliğe dair twitter üzerinden ortamı gerici, ayrıştırıcı kasıtlı paylaşımlar da söz konusu.. Neyse ki, Hz. Muhammed'i konu alan iğrenç filme dair tepkiler ülkemizde (sağlıklı bilgilenme, deneyim ve kültür farkından ötürü) seviyeli bir düzeyde kaldı.. Hassasiyetlerimize yönelik zavallı bir saldırının tezgahına düşmedik..
Sosyal medya Arap Baharı'na da aracılık etmişti.. 
Buna karşın Türkiye'deki mecrası Arap Baharı'nın (!) yaşandığı ülkelerden farklı.. Daha ziyade 'muhalefetin yetersizliği'nin yarattığı boşluk sosyal medya üzerinden doldurulmaya çalışılıyor.. Karşılanmayan beklentiler, duyarsız kalınan sorunlar, dolayısıyla hoşnutsuzluk paylaşımları twitter ve facebook'ta yer buluyor.. Bunda muhalif medyanın niceliksel azaltılması ve niteliksel daraltılması da etkili oldu.. AK Parti hükümeti bundan ders çıkarmalı..
Bizzat yaşadığım bir başka risk de, isim eklemeleri.. 
Bilhassa cep telefonu üzerinden sosyal medyaya girenler aynı anda birkaç farklı konu ve kişiyle muhatap olabiliyor.. Birisiyle yazışırken, alakasız isimler ekleme durumuna düşebiliyorsunuz.. Dolayısıyla sosyal medyanın kullanımında iyi niyet gerektiği kadar tecrübe ve ustalık da şart.. History Channel'de firavunlarla ilgili bir programı izlerken, sosyal medyadaki arkadaşlarımla gerçekleştirdiğim paylaşım alışverişinde bu sıkıntıyı yaşadım.. Yanlışlıkla, bilmeden kalp kırdım, birilerini incittim.. Çok üzgünüm..
Bunca riskine rağmen sosyal medya denetim altına alınmalı mı.?
Kesinlikle hayır.. Sansüre girer..
Demokrasinin yetemediği yerde sınırlamanın değil, tam tersine daha fazla demokrasinin gerektiğini düşünenlerdenim.. Bu nedenle sosyal medya kullanımı bireylere olduğu kadar siyasi iktidara da sorumluluk yüklüyor.. Toplum güvenliğini ve kişilik haklarını korumaya yönelik kısmi tedbire evet, ama sansüre kesinlikle hayır..

15 Eylül 2012 Cumartesi

Bayram Akgül'ün stadyum yerine itirazının perde arkası



AK Parti iktidarının belki de Adana’daki en önemli yatırımı olarak kabul edebileceğimiz stadyum meselesi siyasi polemik meselesi olmaktan kurtuldu, bu kez de imar polemiğinin kucağına itildi..
Yeri de projesi de fevkalade isabetli..
Sarıçam’daki Büyükşehir Belediyesi asfalt şantiyesinin de arasında yer aldığı bölgede yapılacak.. Şu an detaylandırma çalışmaları devam eden proje kapsamında, bu alan üzerinde 33 bin kişilik bir stadyum, 10 bin kişilik kapalı spor salonu ve tam olimpik bir yüzme havuzu yapılacak.. Temelinin en geç 2013 yılında atılması hedefleniyor..
Proje çerçevesinde bir saat içerisinde 30 bin kişinin tahliye edilebileceği bir şehircilik ön şartı söz konusu.. Metronun bölgeye ek bağlantısı sayesinde bu imkan da mevcut.. Bu bakımdan arsasıyla, ulaşımıyla Adana Büyükşehir Belediyesi’nin de katkısı sayesinde hükümetin Adana’nın kazandıracağı mükemmel bir hizmet olacak..
Ama, ortasına gelinmiş bir yoldan geri dönülmesi için birdenbire sahneye çıkanlar oldu.. Bunlarınki pişmiş aşa su katmaktan çok öte bir girişim.. Adanaspor Başkanı Bayram Akgül, twitter üzerinden stadyumun yerini sorgulayan mesajlar attı.. Söylemi şu..
- Adana’ya bir stad yapılması planlanıyor ve Adana’daki kulüplere bir şey sorulmuyor.. Şehrin göbeğindeki stada bir vasıta ile gelemeyen taraftar şehrin dışındaki stada nasıl gelecek.?”
Düğün değil bayram değil;
Bayram Akgül niye şimdi konuştu.?
Ve, önerisi nedir.?
Örneğin, bir adım daha ileri gidip “Real tarafına yapılsa iyi olur..” önerisini seslendirecek mi, nedenlerini açıklayabilecek mi.? Bunu söyleyebilirse biz de soracağız, “Real civarındaki arsa sahipleriyle, otellerle bunun bir ilgisi var mı.?” diye.. Ardından şunu da soracağız, “Gerçekte taraftarı mı düşünüyorsunuz yoksa oradaki arsa sahiplerini mi.?”
Bayram Akgül, düşüncesine destek bulabilmek ve kamuoyu oluşturabilmek amacıyla Demirspor Kulübü Başkanı Önder Serin’i de aradı.. Serin’e kısaca konudan bahsedip “Bir araya gelelim, kamuoyu oluşturalım..” önerisinde bulundu.. Serin, Akgül’e çok serinkanlı yanıt verdi..
- Bildiğim kadarıyla yeni stadın yeri de belli projesi de belli.. Bu saatten sonra ne yapabiliriz ki.?”
Önder Serin’i ben de aradım.. Bayram Akgül’ün çağrısına hiç de sıcak bakmadığı açıktı.. ”Sayın Pekmezci, Adana’nın çıkarına olan her konuda varız.. Ama sayın Akgül’le bu tür meselelerde illa ki aynı düşüneceğiz diye bir mecburiyetimiz yok..” dedi..
Adanaspor taraftarı dikkat..
‘Sizin çıkarınıza’ diye başka çıkarların peşinde koşturulmayın..
*          *         *
Adana belediyecilik tarihinin karanlık ve meçhullüklerle dolu günlerini yaşıyoruz.. İmarda da durum maalesef aynı.. Büyükşehir Belediyesi’nde, artık kesinleşmiş olan 25 binliklerin yapılması esnasında olduğu gibi, 5 binliklerde de fırsatçılık ve rant bekçiliğinin kendisini göstermiş olmasından endişe ediliyor..
Sorumuz şu..
Büyükşehir Meclisi’nde komisyonlardan hangi kararlar çıktı; mecliste bu kararlar hakkındaki oylamaların sonucu nasıldı; karşılığında askıda bekleyen imar gerçeği nedir.?
Aynı mı, farklı mı.?
Seyhan’ın D-400’ün üzerinde kalan kısmı ile Çukurova’nın tamamını kapsayan 5 binliklerin yapımında alengirli işlerin döndüğü öne sürülüyor.. Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin önemli bir bölümü kaygısını seslendirirken, “5 binliklerin yaklaşık yüzde 10’u ile oynanmış.. Meclisten çıkanla askıda bekleyenler arasında fark var.. Kabul etmediğimiz değişikliklerin bir bölümü kabul edilmiş gibi gösterilip askıya çıkarılmış..” eleştirisinde bulundu..
Ağırlıklı olarak da Çukurova’da..
İtirazların beklendiği askı süresi bir hafta sonra doluyor.. Önümüzdeki ayın ilk haftasında da Büyükşehir Belediye Meclisi’ne gelecek.. Beklentisi olup ta mecliste kabul edilen meclis üyesi var mı ve nasıl tavır alacaktır bilinmez.. Ama harıl harıl hazırlık yapan meclis üyeleri buna geçit vermez diye düşünüyorum.. Bence 5 binliklerle ilgili önemli ve sert tartışmaların vuku bulacağı, doğru mu değil mi belli olmayan planların elden ele gezineceği bir meclise tanıklık edeceğiz..
Ve tabii ki varsa imar planı sahtekarlıklarına da..
Doğruysa, kimlere kıyak çekilmiş, kimler zengin edilmiş hep birlikte göreceğiz..

13 Eylül 2012 Perşembe

Ümit Özgümüş, Aytaç Durak, Zihni Aldırmaz..


CHP camiasında bugünlerde sıkça işittiğim bir ‘atasözü’ var ki, paylaşmak isterim.. Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine hiçbir CHP’li ağzından düşürmüyor..
- ÜMİT ÖZGÜMÜŞ İLE DOST OLUNMAZ.. ÖZGÜMÜŞ’ÜN YA DÜŞMANI OLURSUN, YA DA KÖLESİ..
Denenmişlikle sabit olsa gerek.!
*          *          *
Bugünlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nde muhalefet çalışmaları kadınlar üzerinden yürütülüyor.. Bunun arkasında da CHP Adana milletvekili Ümit Özgümüş’ün olduğu biliniyor.. Kadın kollarındaki yapılanmaya (Adana örgütünde başka da gücü yok) hakim olan Özgümüş, bu stratejiyi neden hayata geçirdi.?
Ümit Bey’in hedefi var..
Büyükşehir.. Oraya ulaşmak için çizdiği yol haritasında yürüyor..
ETAP 1- Ankara’daki abisi Umut Oran’ı sıkı takip edip treni kaçırmamak.. ETAP 2- Öncelikle Orhan Sümer yönetimine görevden el çektirip, eğer elinden gelirse kendine kölelik edecek bir il yönetimi oluşturmak.. ETAP 3- Adana Büyükşehir Belediye Başkanı olabilmek için saha temizliği yapıp, güçlü isimleri devre dışı bırakmak..
CHP Parti Meclisi’ne girip Adana’nın tek hakimi olabilme rüyasını (yataktan düştü, uyandı) saymıyorum.!
*          *          *
Peki Özgümüş hangi etapta.?
Bana göre sapla saman birbirine karışmış durumda.. Ankara’daki abisinin konumu yeterli değil ki Ümit Özgümüş’e omuz verip aday yapabilsin.. Ankara’dan icazet alamadıkça Adana’da partili-partisiz, güçlü-güçsüz tüm Büyükşehir aday adaylarını diskalifiye etse neye yarar.?
Özgümüş Ankara’nın kafasındaki aday kesinlikle değil;
Bu nedenle tıkanmışlığı daha ilk etapta başlıyor..
*          *          *
Hadi vazgeçtim.. Adana Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı tüyosunu aldığını varsayalım.. İkinci etabı da tamamlamayı başardı ve Orhan Sümer’in yerine köle bir başkan, köle bir yönetim getirdi..
Sıra son etapta..
Ortada, anketlerden çıkan Aytaç Durak gibi güçlü bir isim var.. Açığa alınmış olsa da bir realite.. İşte bu yüzden Ümit Özgümüş medya aracılığıyla Durak’ı sahadan tamamen silmek istiyor..
O da biliyor ki..
Aytaç Bey’in göreve dönmesi sadece bir imzaya bakıyor..
‘Durak göreve iade edilecek’ söylentisinin ayyuka çıktığı günlerde panikleyip, piyasaya iki doz ‘ümitsilin’ daha enjekte ediverdi.. Hem Aldırmaz’ı CHP’den uzak tutmak isteyen Ümit Özgümüş hem de Adana’daki Zihni Aldırmaz destekçileri de panik halinde..
Aytaç Durak’ın Salı günkü Ankara-Esenboğa görüşmesi Adana açısından çok önemli.. Arabasıyla kimler aldı, neler konuşuldu, tarih yakın mıdır.? Ayrıntılarını çok yakında öğrenirsiniz..
Yeni bir denge oluşuyor..
*          *         *
Dikkat buyurursanız, Ümit Bey’in Aytaç Durak ve Zihni Aldırmaz’ı aynı kategoride algıladığını fark edersiniz.. Aynı ekol olmalarının dışında, zaman zaman adları CHP ile birlikte anıldıkları için..
Gözünü ‘Durak’ı siyaset sahnesinden tamamen silme’ hırsı bürüyen Ümit Özgümüş, Aldırmaz’a da kendince CHP kapıları kapattı.. “Partimizin önünden kesinlikle geçemez” diyerek siyasi fetvasını verdi..
Özgümüş’ün böyle bir gücü var mı.? Bu kadar güçlüyse kendini CHP Büyükşehir adayı yapabilecek mi.? Bir zamanlar ‘Aytaç Durak partimizin önünden geçemez’ diyen AK Parti milletvekili Vahit Kirişçi gerçeği..
Sorular, sorular, sorular..
*          *          *
Dönelim tekrar CHP’ye..
Bir ara Büyükşehir adaylığı için en kuvvetli adaylardan biri konumunda olan Yıldıray Arıkan artık tamamen Çukurova’ya fit olmuş durumda.. Çünkü kamuoyunda da genel merkez nezdinde de bir hayli yıprandı.. Eğer Büyükşehir’de ısrar ederse evdeki bulgurdan da olacağının farkına vardı..
Zira Özgümüş’ün Adana’daki tek dostu İlker Mengü için hesabı var.. Kendisini Adana Büyükşehir Belediye Başkanı olacak, İlker Mengü’yü de Çukurova’ya hazırlayacak..
Durum bu..
Yorumunuz nedir.?



11 Eylül 2012 Salı

12 Eylül süreci tamamlandı mı?



Ben de ‘12 Eylülzede’yim.!
Bu nedenle 32. yıldönümünde eleştiride bulunma hakkımı, 12 Eylül mağduru olduğum için  alabildiğine kullanmak istiyorum..
Ama sadece ben değildim ki..
12 Eylül neredeyse toplumun her kesiminden mağdurlar yarattı.. Tam bir korku imparatorluğuydu.. Faşizm, 17 yaşındaki Erdal Eren’i göstermelik bir yargılamayla yaşını büyütüp de astı.. Siyasi partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve gençlik 12 Eylül faşizminin ‘yeni düzen’ kurma girişiminin altında un ufak edildiler..
Peki neydi, yeni hayatın mihenk taşları?
Türkiye liberal çarkın (24 Ocak kararları), yeni dünya düzeninin laboratuar ülkesi haline getirilecek, emperyalizmin bölgesel siyasetinin taşıyıcısı olacak, ülke emperyalist siyasete eklemlenecek..
Çalışma yaşamı işverenlerin istekleri doğrultusunda şekillenecek, grevler yasaklanacak, sendikalar zayıflatılıp kulvar dışına itilecek, böylelikle günümüzün hastalığı taşeronlaşmanın önü açılacak, özelleştirmeler yoluyla ulusal değerler uluslararası sermaye gruplarına peşkeş çekilecek..
Yeni hayata muhalefet eden her kim olursa derdest edilerek işkence tezgahından geçecek, cezaevleri yıllar süren tutukluluk halleri karabasana dönecek, adil yargılama ve bağımsız yargı talebi duruşma salonlarında yankılanacak ama muhatap bulamayacak..
Kitaplar ve dergiler yasaklanacak, genç olmak başlı başına sorun yaşanmasına neden olacak, öğrencilerin sorunlarını dile getirmesi okuldan atılmalarına ya da cezaevini gönderilmeleri sebep sayılacak, faşizm bütün kurum ve kurallarıyla ülkenin üstüne kabus gibi çökecek..
Başta Anayasa olmak üzere bütün yasalar yeni hayatın ruhuna uygun düzenlenecek; başta üniversiteler olmak üzere tüm kurumlar, başta YÖK olmak üzere tüm kurullar yeni hayatın uygulamalarını örgütleyip denetleyecek ve meslek odalarına üyelik zorunlu olmaktan çıkartılıp bu kurumlar zayıflatılarak kapısına kilit vurulacak..
12 Eylül’den sonraki Türkiye panoraması ancak böyle anlatılabilir.!
Dolayısıyla..
Türkiye siyasi tarihi açısından bir “kırılma” noktası olan askeri darbeden sonra ne demokratik hayatımız olması gereken yerde oldu, ne toplumsal hayatta eşitsizlik ve adaletsizlik giderilebildi, ne de ülkemiz insanlarının sosyo-ekonomik hayatını zenginleştirilebildi..
12 Eylül’lü günlerden;
2012 Türkiye’sine gelindiğinde durumumuz ne alemde.?
Türkiye, üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen 12 Eylül’ün yarattığı travmadan henüz kurtulamadı.. Çünkü aradan geçen zaman içerisinde, 12 Eylül anlayışı ile hesaplaşmak ve 12 Eylül’ün sonuçlarını ortadan kaldırmak bir yana, işbaşına gelen siyasi iktidarlar 12 Eylül’ün ruhunu yansıtan yasalara ve kurumlara yaslanmayı tercih ederek Türkiye antidemokratik özelliğini korumayı sürdürdü..
Bugün devam etmekte olan yeni Anayasa tartışmalarını da, düşüncenin hala suç olarak görülmesini de, yasakçı, yasaklayıcı uygulamaların varlığını sürdürmesini de hangi noktada değerlendirebiliriz.?
Eğer Türkiye 12 Eylül’den hakikaten kurtulmayı istiyorsa, bunun yolu demokrasi ve özgürlükleri genişletmekten, demokrasi ve özgürlüğün güvencesi olacak yeni bir anayasa yapmaktan geçiyor..
Aksi takdirde..
12 Eylül hiç bitmemiş demektir.!

9 Eylül 2012 Pazar

Bahadır Dinçer'in estetik anlayışına tükürürsünüz


Onu, mitili Aytaç Durak’ın yanına attığında, Büyükşehir serüveninin başlangıcında yakından tanımıştım.. ANAP serüveninde de karşıma çıkan Zihni Aldırmaz, galiba o sıralar yeğeni Cengiz’le birlikte (Allah kimsenin başına vermesin) müflis durumdaydı..
Neyse, Durak, sık sık makam odasında karşısına alır ve danışmanına nasihat verirdi, “Zihni şöyle yap, Zihni böyle yap..” diye.. Aytaç Bey, Aldırmaz’ın kravatını da babacan bir edayla bizzat kendi elleriyle düzeltti, kaç defa gördüm.. Başkan adayı, meclis üyesi ve danışman olarak onu hep yanında taşıdı..
Hiç unutmam.. Bir gün üçümüz sohbet ediyorduk.. Zihni Bey odadan çıktığında Aytaç Durak dedi ki..
- Ali, kendime belediyecilikte güvenebileceğim ikinci bir adam arıyorum.. Ama Zihni’de çok kararsızım.. Birinci adam zaten kesinlikle olamaz da ikinciliği tartışmalı.. Biraz daha üzerine eğilip eğitmem lazım..”
İmar Limited A. Ş macerası da olmuştu, Aldırmaz’ın..
Durak, onu bu şirketin başına getirdiğinde, karşısında Abdurrahman Özalp ve ADANA-KOOP gerçeği vardı.. Durak ve Aldırmaz ikilisi, rahmetli Özalp’ı Adana kamuoyuna ve medyaya dar gelirlilerin, öğretmenlerin parasına göz diken; bu arada servetine servet katan birisi olarak lanse etti.. Kooperatiflerin Büyükşehirce ele geçirilmesinde yayıncılığımızla (O zamanki Metro TV) taraf olduk, Aldırmaz’ın başarısında (!) payımız oldu..
Yıllar sonra..
Abdurrahman Özalp tek göz bir evde, tek başına ve sefalet içinde öldü..
Hala vicdanımı sorgularım, ‘doğru mu yaptım yanlış mı’ diye.. Hala yüreğimin derinliklerinde bir Özalp sızısı var, geçmek nedir bilmeyen..
Varsa günahım, affet Allah’ım..
*         *         *
Bugünün hikayesi; Aldırmaz Başkanvekili.. Durak açıkta, Mustafa Tuncel (Dayı) mapusta, Zihni koltukta..
Bir terslik var, peki o nerede.?
*         *         *
Durak’ın ikinci adamlığından dahi şüphe ettiği, 1994’de Seyhan halkının başkanlığa seçmediği Zihni Aldırmaz, 19 Büyükşehir Belediye Meclis üyesinin oyuyla Başkanvekilliği makamında oturuyor..
Mamafih doğru yaptığında alkışladım, motive ettim..
‘Ortak Akıl’ sloganını ortaya attı, serde Adanalılık var ya heyecanlandım..
Kavşaklar, refüjler derken bulvarlardaki yaya geçişlerinde pratik düzenlemelerle kolaylıklar sağladı.. Başkan Durak’a göndermede bulunup “Demek ki oluyormuş, sen niye yıllarca yapamadın..” dedim.. 
Durak “Kaldırım mühendisliğini şehircilik sanma” cevabını gönderdi..
Başkanvekilliğinin düşürülmesi meselesinde hukukçulardan görüş alıp ‘bu iş olmaz, düşüremezsiniz’ dedim ve köşe yazılarımda gerekçelerini sıraladım.. Önceden aldığı yazılı görüşü de ilave gerekçe gösterdim..
Zihni Bey teşekkürlerini sundu..
*         *         *
Yanlış yaptığında da yazıp eleştirdim..
Başkanvekili olduktan sonra MHP rozetini çıkardığında partisini satmakla yargıladım.. Belediye içindeki yönetim istikrarsızlığını, sık sık bürokrat değiştirmesinin yanlışlığını gündeme getirdim..  
Rifat Söylemez’in ortaya çıkardığı İntelli ve parkomat işinde göstermelik Büyükşehir ihalesini köşeme taşıdım..
AK Parti İl Başkan Yardımcısı Fahrettin Coşkun’u danışman olarak işe alıp AK Parti’ye yamanma politikasını kaleme aldım..
Demirspor kongresi sürecinde ikili oynarken, şehrin Valisi’ni camiaya boy hedefi yapmaya çalışırken suçüstü yakalayıp teşhir ettim..
Cengiz Dinçer’in oğlu Bahadır’ın teknik eleman olmadığını, Kent Estetiği ve Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığı’na getirilmesinin büyük yanlışlığını hatırlattım.. “Adana’yı Bahadır’ın pahalı oyuncağı yapmayın.. Çocuğa da yazık edersiniz” dedim..
“Ziyapaşa Bulvarı’na ve esnafına özel ilgi gösterilirken öteki bulvar ve caddelerin ihmal edilmesi adalete sığmaz, toplumsal haksızlıktır..” saptamasında bulundum..
Tablacılara aslan kesilen Büyükşehir zabıtalarının halkın kaldırımlarını işgal eden kodamanlara nasıl da kuzu kesildiğini yüzlerine vurdum..
Adana Haber Gazetesi’nde yayınlanan tapelerde yer alan, Zihni Aldırmaz’ın oğlu Nazım’a ‘Başkanım’ diye yalakalık yapanları da unutmadım.. “Yarın siz bu görevden gidince oğlunuza yine öyle mi hitap edecekler..” sorusunu sordum..
Bunca şehidimiz varken Altın Koza neyimize, ‘hiç olmazsa şenlik ve konser kısmını iptal edin’ çağrısını yaptım..
*          *          *
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış..
Beni kovmadılar, kızımı kovdular.!
6 yıllık devlet memuru kızımı, Büyükşehir Belediyesi Emlak ve Kamulaştırma’dan alıp Ekmek Fabrikası’na sürdüler..
Adana sağ olsun..
Hem anasının kızıdır.. Hamur işinden çok iyi anlar, güzel poğaça börek yapar.. Ekmek işini de becerecektir.. Gariban Adanalım kızımın ellerinden çıkan ekmekleri yesin, balşeker afiyet olsun..
Siz o alın teri kutsal ekmekteki estetiği hele bir görün;
Bahadır’ın estetik anlayışına tükürürsünüz.!

7 Eylül 2012 Cuma

Ç. Ü'de transformasyon zamanı


Her rektörün bir yoğurt yiyişi vardır.. Kimi babasının çiftliği gibi yönettiği Çukurova Üniversitesi’nin peyzajına dahi karışır, Balcalı Hastanesi’ni 64 milyon lira borca sokar, ihalelerde çete davasından yargılanır.. Kimi de adil, katılımcı ve dürüst bir yönetim sergilemeye, miras aldığı bu borcu kapatmaya çabalar..
Prof. Dr. Alper Akınoğlu sekiz yıllık Ç. Ü Rektörlüğü sürecinden geriye bir tek olumlu iz bırakmadı.. Akınoğlu’na dair izlenimlerimiz hep keyfiyetçi, rektörlük ve avanesinin diktatoryası, ben bilirimcilik, adam kayırmacılık ve ihalelerde dönen kirli işler olarak belleklerimizde kalacak..
Aynı Akınoğlu Hoca bir yatırımın ihalesini yapıp, kendi adını verip, yine açılışını da kendisi yapan bir rektör olarak Türk üniversite tarihine adını altın harflerle (!) yazdırdı .. Ve, maalesef koskoca Ç. Ü camiasından kıyak çektiklerinden bir tek gerçek dostu çıkıp ta “Allahaşkına Hocam, n’apıyorsunuz?” demedi..
Dolayısıyla..
Böyle bir tablonun mirasçılarının işi de bir hayli zorlaşıyor..Yeni Rektör Prof. Dr. Mustafa Kibar, Ç. Ü’de enkaz devraldı dersek abartmış sayılmayız; gerçeğin ta kendisini anlatmış oluruz.. Bu olumsuzlukların kötü bir yönetimin bahanesi olmayacağına inanıyorum.. Zaten adam olacak çocuk daha baştan kendini gösterir..
Kibar Hoca;  
Fakülte yönetimlerinin görüşünü almaktan imtina etmeyen, işi ehline bırakan, katılımcı ve demokratik bir yönetici kimliğini cebinden çıkarttı..
Birkaç örneğini vermek isterim..
Metronun üniversiteye kadar ulaşması noktasında ‘ben bilirim’cilik yerine fakültelerin görüşlerini almayı tercih etti.. Tüm rektörlüklere birer yazı göndererek bu konudaki görüşlerini talep etti.. Bu görüşler ışığında bir karar alacak.. Hem Adana’nın hem de üniversitenin menfaatine bir karar olacağından zerre kadar kuşku duymuyorum..
Ç. Ü’nün peyzajı ne berbat..
O da sağolsun Alper Akınoğlu’nun bir ölümsüz eseriydi(!).. Çalışanların başında bizzat durarak talimat verip üniversitenin peyzajını bir peyzajcı edasıyla gerçekleştirmişti.. Mustafa Kibar’sa, Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarisi bölümüne bir yazı yazarak bu konuda çalışma yapılmasını ve üniversiteye yakışır bir peyzaj oluşturulmasını istedi.. İşi ehline bırakma vakurluğunu gösterdi..
Ç. Ü Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi 64 milyon lira (eski parayla 64 trilyon lira) borç içinde.. Alper Akınoğlu son dört ay içerisinde çeşitli kalemlere 4 milyon lira (eski parayla 4 trilyon lira) ödeme yaparak hastane kasasında tek kuruş nakit para bırakmadı.. Nasıl olsa gidiyordu, artık gelen düşünsün, di mi.?
Kantinleriyle, büfeleriyle, kebapçısıyla, çay bahçeleriyle Çukurova Üniversitesi’ni ticarethaneye dönüştürme ustalığını gösterenlerin hastaneyi zarar ettirme beceriksizliği ne kadar çelişkili bir durum..
Hastaneyle ilgili tuhaf bir durumu da size anlatmak zorundayım.. Hatırladığım kadarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi, Alper Akınoğlu döneminde uzun süre bir Yardımcı Doçent’in başhekimliğinde yönetildi.. Başhekimliği kabul edecek Prof mu bulamadı, yoksa Alper Hoca kendisinin sözünden çıkmasın diye mi bu tasarrufta bulundu.?  Türkiye’de böyle bir uygulamanın bir başka örneği var mıdır, onu da bilemiyorum..
Sonra Sarıçam civarında oturanların ve üniversiteye işi düşenlerin adeta terbiye edildiği kasisler meselesi var.. Ç. Ü Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kibar yakınmaları dikkate alarak üniversiteye gidiş yönündeki kasislerin tamamını kaldırttı.. Bildiğim kadarıyla bu konuda zaten üniversiteye bir yaptırım kararı vardı, ancak uygulanmıyordu..
Bu yıl Çukurova Üniversitesi’ne yaklaşık 10 bin öğrencinin kaydı yapıldı.. Oluşturulan sağlıklı ve akışkan bir sistem sayesinde hiçbir pürüz çıkmadan, çarçabuk kayıtlar tamamlandı..
Sözü uzatmadan..
Her rektörün kuşatıcıları olur.!
Etrafına etten duvar örüp Çukurova Üniversitesi gerçeğini göstermezler.. İsterler ki rektör  sözlerinden çıkmasın, o gücün gölgesinden nemalansınlar.. Her türlü göz boyama, yalakalık onlardadır.. Eğer buna kalkışanlar varsa, Kibar Hoca onlara itibar etmeyecektir, zira yönetimde kendi iradesini sergileyecek kadar dirayetli bir yönetici olarak biliyorum..
Umarım..
Çukurova Üniversitesi geçmişten kalan her türlü kirliliğinden arınmış, ticarethane olmaktan çıkıp bilim yuvasına dönüşmüş, eski şanlı günlerine kavuşmuş bir kurum olur..  Tabii ki öncelikle Adana’yla barışık olma ön koşuluyla..
Mustafa Kibar bunu başaracaktır.!

5 Eylül 2012 Çarşamba

Bahadır Dinçer İTÜ heyetine Adana'yı terk ettirdi..



Seyhan Belediye Meclisi’nin bu ayki toplantılarında önemli gelişmelerin yaşanacağı daha geçen haftadan Adana’nın kulağına üflenmişti.. Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Zihni Aldırmaz’ın devamsızlıktan ötürü meclis üyeliğinin (dolayısıyla başkanvekilliğinin) düşürülmesi gündeme alınacaktı.. CHP’li meclis üyesi Bekir Sıtkı Özer bu konuda katı ve kararlı tutumuyla diğer meclis üyelerine de örnek oluşturmuştu..
Hiç kimseye ön yargılı değilim..
Geçmiş yazılarımda, Zihni Aldırmaz’ın düşürülmesinin hukuken mümkün olamayacağını vurgulamıştım.. Bildiğim kadarıyla bu konudaki yasal düzenlemeler bunu böyle gerektiriyordu.. Tükürdüğümü yalamam, o yazılarımın hala arkasındayım..
Bununla birlikte..
Meclisin iradesine saygı duyma mecburiyetimiz de var.!
Her partiden meclis üyelerinin konuya bakış açısının illa ki benim gibi olması gerekmiyor; öyle olsaydı demokrasiye ihtiyaç duyar mıydık.?
Ama AK Parti Adana il teşkilatı Seyhan Belediye Meclisi üyelerinin iradesine ipotek koydu.. Pazartesi günkü meclis toplantısı öncesinde yapılan grup toplantısında bir konuşma yapan İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı, üyelerden bu konunun meclis gündemine alınması halinde ret oyu verilmesini istedi.. Kamuoyundan gizlenen bu talep kapalı kapılar ardında vuku buldu.. AK Partili üyelerin ne yanıt verdiğini bilemem ama bunun sadece meclisin iradesine değil demokrasiye de yapılmış müdahale olduğunu düşünenlerle hemfikirim..
Sormadan geçemem..
* Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’a çağrıda bulunmuştunuz, “Adana’nın önü tıkandı.. Meclislere çekidüzen verin..” diye.. O gün tüm Adana sizi eleştirmişti.. O çağrınızla ile birebir örtüşen bu tavrınız bilinçaltınızdaki antidemokratik kimliğinizi ortaya koymuş olmuyor mu.?
* Ekspres Gazetesi’ne verdiğiniz röportajda “Çalışmalarını hiç beğenmiyorum..” dediğiniz Zihni Aldırmaz’la ilgili bu koruyucu tutumunuza, tıpkı Aldırmaz gibi ANAP kökenli Fahrettin Coşkun’un herhangi bir katkısı olmuş mudur.?
Lütfen cevap, Ziyaettin Abi.!
*          *          *
Geçtiğimiz günlerde DSİ ilgilileriyle Büyükşehir Belediyesi arasındaki ‘yol’ polemiğinden söz etmiştim.. Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği ve Kentsel Dönüşüm Daire Başkanı Bahadır Dinçer’in, yolu genişletmek uğruna Seyhan Baraj Gölü üzerindeki sette bulunan taşları çektirirken DSİ’nin duruma müdahale ettiğini kaleme almıştım..
Hakikaten Adana büyük tehlike atlattı..
Ayrıca DSİ Bölge Müdürlüğü konuyla ilgili olarak dava açtı.. Gerekçeleri, söz konusu yolun kendi görev alanlarına bulunuyor olması..
Bireysel akıl mahkemelik oldu.!
*          *          *
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden bir heyet, Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından kentimize davet edildi.. Heyet üyelerine kentsel estetik ve kentsel dönüşüm konulu bir sunumda bulunuldu.. Sunumu Bahadır Dinçer gerçekleştirdi..
Henüz birkaç dakika sonra heyet başkanı İTÜ’lü Profesör ayağa kalkarak, Bahadır Dinçer’e “Pardon sizin ihtisas alanınız nedir?” diye sordu.. Kent Estetiği ve Kentel Dönüşüm Daire Başkanı Dinçer, “Uluslararası İlişkiler..” diye cevap verdi.. Bunun üzerine İTÜ’lü öğretim üyesi “Kalkın arkadaşlar gidiyoruz..” dedi..
- Bu saatten sonra bu odada, hatta belediyede kalmamızın hiçbir manası yok.”
Adana’yı ilk uçakla terk ettiler.!

3 Eylül 2012 Pazartesi

Beytüşşebap; AK Parti ve CHP Adana İl'in suskunluğu..



PKK’nın Beytüşşebap saldırısının yüreklerimizdeki duygu yüklü tarifi yine aynı.. 10 şehit vermenin yolaçtığı yürek burkulması, acı, kin ve nefret..
Teröre bir kez daha lanet ediyoruz.!
İğrenç saldırının bir de siyasal ve askeri tarifi olmalı.. Göz attığım gazetelerde en gerçekçi olanı, bana en yakın duranı Milliyet’ten Mehmet Tezkan’ın yazdıklarıydı..
İşte o yazı..
Beytüşşebap’ta yaşanan, bildiğimiz, kodlarını çözdüğümüz, yüzlerce kez şahit olduğumuz saldırılardan biri değildi..
Şemdinli’nin benzeriydi..
PKK’nın ilçeyi ele geçirme operasyonuydu.. Belli, PKK bu denemelerini sürdürecek..
Amacı kısa sürede kaymakamlık binasını veya bir karakolu ele geçirmek.. Bayrak dikmek.. O bayrakla birlikte kendilerince Kürt baharını başlatmak istiyorlar.. Yazdıkları, sahneye koymaya çalıştıkları senaryo bu..
PKK’nın bir ilçeyi ele geçirmesi, kurtarılmış bölge yaratması veya herhangi bir ilçeyi, beldeyi Türkiye’den koparması mümkün değil.. O zaman PKK’nın bu saldırılarının anlamı ne? Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına, Suriye yangınına çekmek.. Başka izahı yok..
Herkes biliyor ki; Suriye son bir yıldır PKK’ya büyük destek veriyor.. Esad, Kuzey Suriye’de Kürt özerk bölgesi oluşturmak istiyor.. Irak’ın desteği de biliniyor.. Kandil orada duruyor.. İran da gizli gizli destek çıkıyor.. Militanlara askeri eğitim verdikleri iddia ediliyor..
Bu sebeple, PKK tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor.. Çok uzun bir aradan sonra, Öcalan’ın Suriye’yi zorunlu terkinden sonra Şam’dan destek buldu.. Daha ne ister..
PKK’nın 2012’yi final yılı ilan etmesinin, yöntem değiştirmesinin, çok kalabalık gruplarla gelip saldırmasının nedeni bu..
Türkiye’yi savaşa sokmak.. PKK üzerinden mezhep çatışması yaratıp, o bölgenin yeniden şekillenmesini, haritanın yeniden çizilmesini sağlamak.. Türkiye’nin sınırlarını da konuşulur hale getirmek.. Daha da ötesi Türkiye’nin sınırlarıyla oynamak..
Beytüşşebap saldırısının anlamı bu..”
*         *         *
Şehitlerle ilgili Adana kamuoyunda da kınama sesleri yükseldi.. Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanı Mustafa İzgioğlu “Bölücü terörü besleyen ve hamilik eden güçler, Türkiye’yi kanlı saldırılarıyla hizaya getirmek arzusuna hız vermiş durumda..” dedi, ayrıca AK Parti’nin teröre ilişkin teşhisinin yanlış olduğunu savundu..
Baro Başkanı Aziz Erbek PKK’nın hak arayışında olmadığını vurguladı ve “Terör örgütü emperyalist güçlerin maşasından başka bir şey değildir” yorumunda bulundu..
Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Cafer Esendemir de insanlık suçu sayılan terörle bir yere varılamayacağının altını çizerek kardeşliğimize yönelik bu saldırıların amacına ulaşamayacağını belirtti..
*         *         *
Ben mi kaçırdım, sanmıyorum..
AK Parti ve CHP Adana il teşkilatlarından teröre yönelik herhangi bir kınama bildirisi gelmedi.!
Bugünlerde parti içi sorunlarla daha çok ilgilenmek durumunda kalan AK Parti’nin ve Ziyaeddin Yağcı’nın sıkıntılarını anlayabiliyorum..
Ancak, parti politikasını anlatmak ve sorunları yerinde dinlemek üzere ilçeleri, köyleri dahi karış karış dolaşan il yönetiminin PKK saldırısı ve Beytüşşebap hakkında da söyleyecek bir şeyleri olmalıydı..
Orhan Sümer..
Sayın Başkan, teröre karşı duruşunuzu ben yakınen biliyorum ama kamuoyuna da anlatmanız gerekmez miydi.?