11 Eylül 2012 Salı

12 Eylül süreci tamamlandı mı?



Ben de ‘12 Eylülzede’yim.!
Bu nedenle 32. yıldönümünde eleştiride bulunma hakkımı, 12 Eylül mağduru olduğum için  alabildiğine kullanmak istiyorum..
Ama sadece ben değildim ki..
12 Eylül neredeyse toplumun her kesiminden mağdurlar yarattı.. Tam bir korku imparatorluğuydu.. Faşizm, 17 yaşındaki Erdal Eren’i göstermelik bir yargılamayla yaşını büyütüp de astı.. Siyasi partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve gençlik 12 Eylül faşizminin ‘yeni düzen’ kurma girişiminin altında un ufak edildiler..
Peki neydi, yeni hayatın mihenk taşları?
Türkiye liberal çarkın (24 Ocak kararları), yeni dünya düzeninin laboratuar ülkesi haline getirilecek, emperyalizmin bölgesel siyasetinin taşıyıcısı olacak, ülke emperyalist siyasete eklemlenecek..
Çalışma yaşamı işverenlerin istekleri doğrultusunda şekillenecek, grevler yasaklanacak, sendikalar zayıflatılıp kulvar dışına itilecek, böylelikle günümüzün hastalığı taşeronlaşmanın önü açılacak, özelleştirmeler yoluyla ulusal değerler uluslararası sermaye gruplarına peşkeş çekilecek..
Yeni hayata muhalefet eden her kim olursa derdest edilerek işkence tezgahından geçecek, cezaevleri yıllar süren tutukluluk halleri karabasana dönecek, adil yargılama ve bağımsız yargı talebi duruşma salonlarında yankılanacak ama muhatap bulamayacak..
Kitaplar ve dergiler yasaklanacak, genç olmak başlı başına sorun yaşanmasına neden olacak, öğrencilerin sorunlarını dile getirmesi okuldan atılmalarına ya da cezaevini gönderilmeleri sebep sayılacak, faşizm bütün kurum ve kurallarıyla ülkenin üstüne kabus gibi çökecek..
Başta Anayasa olmak üzere bütün yasalar yeni hayatın ruhuna uygun düzenlenecek; başta üniversiteler olmak üzere tüm kurumlar, başta YÖK olmak üzere tüm kurullar yeni hayatın uygulamalarını örgütleyip denetleyecek ve meslek odalarına üyelik zorunlu olmaktan çıkartılıp bu kurumlar zayıflatılarak kapısına kilit vurulacak..
12 Eylül’den sonraki Türkiye panoraması ancak böyle anlatılabilir.!
Dolayısıyla..
Türkiye siyasi tarihi açısından bir “kırılma” noktası olan askeri darbeden sonra ne demokratik hayatımız olması gereken yerde oldu, ne toplumsal hayatta eşitsizlik ve adaletsizlik giderilebildi, ne de ülkemiz insanlarının sosyo-ekonomik hayatını zenginleştirilebildi..
12 Eylül’lü günlerden;
2012 Türkiye’sine gelindiğinde durumumuz ne alemde.?
Türkiye, üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen 12 Eylül’ün yarattığı travmadan henüz kurtulamadı.. Çünkü aradan geçen zaman içerisinde, 12 Eylül anlayışı ile hesaplaşmak ve 12 Eylül’ün sonuçlarını ortadan kaldırmak bir yana, işbaşına gelen siyasi iktidarlar 12 Eylül’ün ruhunu yansıtan yasalara ve kurumlara yaslanmayı tercih ederek Türkiye antidemokratik özelliğini korumayı sürdürdü..
Bugün devam etmekte olan yeni Anayasa tartışmalarını da, düşüncenin hala suç olarak görülmesini de, yasakçı, yasaklayıcı uygulamaların varlığını sürdürmesini de hangi noktada değerlendirebiliriz.?
Eğer Türkiye 12 Eylül’den hakikaten kurtulmayı istiyorsa, bunun yolu demokrasi ve özgürlükleri genişletmekten, demokrasi ve özgürlüğün güvencesi olacak yeni bir anayasa yapmaktan geçiyor..
Aksi takdirde..
12 Eylül hiç bitmemiş demektir.!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder