17 Eylül 2012 Pazartesi

Sosyal medya Hyde Park değildir!


Londra'daki Hyde Park, dünyada bilinen en büyük parklardan birisi.. Bitişiğindeki Kensington bahçeleriyle  birlikte 250 hektarlık bir alanı kaplıyor.. Parkın Marble Arch'a yakın kuzeydoğu köşesinde ise, çok eskiden beri sokak hatiplerinin serbest konuşma yeri olarak bilinen Speakers Corner (konuşmacı köşesi) bulunuyor.. 
Bu köşedeki kürsüye gelen dilediği gibi konuşur.. İleride hiç bir şekilde aleyhine delil olarak kullanılmaz, konuştukları orada kalır..  Anlayacağınız bir çeşit vatandaşın iç dökme; İngiltere'deki iktidarların da gaz alma mekanıdır.. Çünkü konuşmacı tek, paylaşımcı (dinleyen) olabildiğince sayısı sınırlıdır.. 150 yıllık geçmişi olduğundan söz edilir..
Denemekle öğrendik ki;
Sosyal medya (twitter, facebook) asla bir Hyde Park değil.. O kadar basite alınacak bir özgürlük hiç değil.!
Seslerini, görüşlerini, üretimlerini, beğenilerini geniş kitlelere duyururak paylaşma; ayrıca bilgilenme, günlük gelişmelerden haberdar olma niyetindekiler için ideal olduğu kadar pimi çekilmiş bomba misali tehlikeli..
Faydalı fakat riskli.!
Çünkü manipüle edilebilir, uyanık olunmadığı takdirde provokasyona ve istismara çok açık.. Mükemmel bir dezenformasyon ve bilgi kirliliği aracı.. Bu gerekçelerle temkinli yaklaşmak en doğrusu..
Son örneğini bizzat yaşadım.. 16 Ekim Pazar günü, TRT'nin asla yayınlamadığı bir haber TRT'ye mal edilerek sosyal medya üzerinden paylaşıma sunuldu.. "Şehitlerin AK Parti hükümeti döneminde yapılan duble yollar ve otobanlardan rahatça memleketlerine ulaştırıldığı.." şeklindeki paylaşım sosyal medyada büyük tepki topladı.. Ben de şiddetle eleştirdim.. Sonradan öğrendik ki, montajlanmış çirkin bir tvitten başka birşey değilmiş..
Geriye dönüp öteki bazı örnekleri de hatırlamak lazım..
Hatay Dörtyol olaylarını, ölmediği halde ölmüş gibi duyurulan ve televizyon ekranlarında ruhuna Fatiha okutulan Abdurrahim Karakoç meselesini, daha üç gün önce intihar eden BDP milletvekili Sırrı Sakık'ın oğlu Sidar Sakık ile ilgili insanlık ruhunu incitici paylaşımları, vs.. Son günlerde Hatay'daki gerginliğe dair twitter üzerinden ortamı gerici, ayrıştırıcı kasıtlı paylaşımlar da söz konusu.. Neyse ki, Hz. Muhammed'i konu alan iğrenç filme dair tepkiler ülkemizde (sağlıklı bilgilenme, deneyim ve kültür farkından ötürü) seviyeli bir düzeyde kaldı.. Hassasiyetlerimize yönelik zavallı bir saldırının tezgahına düşmedik..
Sosyal medya Arap Baharı'na da aracılık etmişti.. 
Buna karşın Türkiye'deki mecrası Arap Baharı'nın (!) yaşandığı ülkelerden farklı.. Daha ziyade 'muhalefetin yetersizliği'nin yarattığı boşluk sosyal medya üzerinden doldurulmaya çalışılıyor.. Karşılanmayan beklentiler, duyarsız kalınan sorunlar, dolayısıyla hoşnutsuzluk paylaşımları twitter ve facebook'ta yer buluyor.. Bunda muhalif medyanın niceliksel azaltılması ve niteliksel daraltılması da etkili oldu.. AK Parti hükümeti bundan ders çıkarmalı..
Bizzat yaşadığım bir başka risk de, isim eklemeleri.. 
Bilhassa cep telefonu üzerinden sosyal medyaya girenler aynı anda birkaç farklı konu ve kişiyle muhatap olabiliyor.. Birisiyle yazışırken, alakasız isimler ekleme durumuna düşebiliyorsunuz.. Dolayısıyla sosyal medyanın kullanımında iyi niyet gerektiği kadar tecrübe ve ustalık da şart.. History Channel'de firavunlarla ilgili bir programı izlerken, sosyal medyadaki arkadaşlarımla gerçekleştirdiğim paylaşım alışverişinde bu sıkıntıyı yaşadım.. Yanlışlıkla, bilmeden kalp kırdım, birilerini incittim.. Çok üzgünüm..
Bunca riskine rağmen sosyal medya denetim altına alınmalı mı.?
Kesinlikle hayır.. Sansüre girer..
Demokrasinin yetemediği yerde sınırlamanın değil, tam tersine daha fazla demokrasinin gerektiğini düşünenlerdenim.. Bu nedenle sosyal medya kullanımı bireylere olduğu kadar siyasi iktidara da sorumluluk yüklüyor.. Toplum güvenliğini ve kişilik haklarını korumaya yönelik kısmi tedbire evet, ama sansüre kesinlikle hayır..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder