Her rektörün bir yoğurt yiyişi vardır.. Kimi babasının
çiftliği gibi yönettiği Çukurova Üniversitesi’nin peyzajına dahi karışır,
Balcalı Hastanesi’ni 64 milyon lira borca sokar, ihalelerde çete davasından
yargılanır.. Kimi de adil, katılımcı ve dürüst bir yönetim sergilemeye, miras
aldığı bu borcu kapatmaya çabalar..
Prof. Dr. Alper Akınoğlu sekiz yıllık Ç. Ü Rektörlüğü
sürecinden geriye bir tek olumlu iz bırakmadı.. Akınoğlu’na dair izlenimlerimiz
hep keyfiyetçi, rektörlük ve avanesinin diktatoryası, ben bilirimcilik, adam
kayırmacılık ve ihalelerde dönen kirli işler olarak belleklerimizde kalacak..
Aynı Akınoğlu Hoca bir yatırımın ihalesini yapıp, kendi
adını verip, yine açılışını da kendisi yapan bir rektör olarak Türk üniversite
tarihine adını altın harflerle (!) yazdırdı .. Ve, maalesef koskoca Ç. Ü
camiasından kıyak çektiklerinden bir tek gerçek dostu çıkıp ta “Allahaşkına
Hocam, n’apıyorsunuz?” demedi..
Dolayısıyla..
Böyle bir tablonun mirasçılarının işi de bir hayli
zorlaşıyor..Yeni Rektör Prof. Dr. Mustafa Kibar, Ç. Ü’de enkaz devraldı dersek
abartmış sayılmayız; gerçeğin ta kendisini anlatmış oluruz.. Bu olumsuzlukların
kötü bir yönetimin bahanesi olmayacağına inanıyorum.. Zaten adam olacak çocuk daha
baştan kendini gösterir..
Kibar Hoca;
Fakülte yönetimlerinin görüşünü almaktan imtina etmeyen, işi
ehline bırakan, katılımcı ve demokratik bir yönetici kimliğini cebinden
çıkarttı..
Birkaç örneğini vermek isterim..
Metronun üniversiteye kadar ulaşması noktasında ‘ben
bilirim’cilik yerine fakültelerin görüşlerini almayı tercih etti.. Tüm
rektörlüklere birer yazı göndererek bu konudaki görüşlerini talep etti.. Bu
görüşler ışığında bir karar alacak.. Hem Adana’nın hem de üniversitenin
menfaatine bir karar olacağından zerre kadar kuşku duymuyorum..
Ç. Ü’nün peyzajı ne berbat..
O da sağolsun Alper Akınoğlu’nun bir ölümsüz eseriydi(!)..
Çalışanların başında bizzat durarak talimat verip üniversitenin peyzajını bir peyzajcı
edasıyla gerçekleştirmişti.. Mustafa Kibar’sa, Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarisi
bölümüne bir yazı yazarak bu konuda çalışma yapılmasını ve üniversiteye yakışır
bir peyzaj oluşturulmasını istedi.. İşi ehline bırakma vakurluğunu gösterdi..
Ç. Ü Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi 64 milyon lira (eski
parayla 64 trilyon lira) borç içinde.. Alper Akınoğlu son dört ay içerisinde
çeşitli kalemlere 4 milyon lira (eski parayla 4 trilyon lira) ödeme yaparak
hastane kasasında tek kuruş nakit para bırakmadı.. Nasıl olsa gidiyordu, artık
gelen düşünsün, di mi.?
Kantinleriyle, büfeleriyle, kebapçısıyla, çay bahçeleriyle
Çukurova Üniversitesi’ni ticarethaneye dönüştürme ustalığını gösterenlerin
hastaneyi zarar ettirme beceriksizliği ne kadar çelişkili bir durum..
Hastaneyle ilgili tuhaf bir durumu da size anlatmak
zorundayım.. Hatırladığım kadarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi, Alper Akınoğlu
döneminde uzun süre bir Yardımcı Doçent’in başhekimliğinde yönetildi.. Başhekimliği
kabul edecek Prof mu bulamadı, yoksa Alper Hoca kendisinin sözünden çıkmasın
diye mi bu tasarrufta bulundu.? Türkiye’de
böyle bir uygulamanın bir başka örneği var mıdır, onu da bilemiyorum..
Sonra Sarıçam civarında oturanların ve üniversiteye işi
düşenlerin adeta terbiye edildiği kasisler meselesi var.. Ç. Ü Rektörü Prof.
Dr. Mustafa Kibar yakınmaları dikkate alarak üniversiteye gidiş yönündeki
kasislerin tamamını kaldırttı.. Bildiğim kadarıyla bu konuda zaten üniversiteye
bir yaptırım kararı vardı, ancak uygulanmıyordu..
Bu yıl Çukurova Üniversitesi’ne yaklaşık 10 bin öğrencinin
kaydı yapıldı.. Oluşturulan sağlıklı ve akışkan bir sistem sayesinde hiçbir
pürüz çıkmadan, çarçabuk kayıtlar tamamlandı..
Sözü uzatmadan..
Her rektörün kuşatıcıları olur.!
Etrafına etten duvar örüp Çukurova Üniversitesi gerçeğini
göstermezler.. İsterler ki rektör
sözlerinden çıkmasın, o gücün gölgesinden nemalansınlar.. Her türlü göz
boyama, yalakalık onlardadır.. Eğer buna kalkışanlar varsa, Kibar Hoca onlara
itibar etmeyecektir, zira yönetimde kendi iradesini sergileyecek kadar dirayetli
bir yönetici olarak biliyorum..
Umarım..
Çukurova Üniversitesi geçmişten kalan her türlü
kirliliğinden arınmış, ticarethane olmaktan çıkıp bilim yuvasına dönüşmüş, eski
şanlı günlerine kavuşmuş bir kurum olur..
Tabii ki öncelikle Adana’yla barışık olma ön koşuluyla..
Mustafa Kibar bunu başaracaktır.!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder